Dün akşam Selahattin Ağabey aradı. Beyazıt.. Yaşayan Galatasaray Başkanlarının en büyüğü.. 85 yaşında, ama dimdik.. Her yerde görüyorum..
"Hıncal Galatasaray'a ve değerlerine bu kadar sahip çıktığın için sana teşekkür ederim. Yazını (G.Saray İnşaat ve Ada'yı Satma A.Ş.) okurken gözlerim nemlendi" dedi..
"Bu telefonun da beni duygulandırdı, Başkan" dedim..
"Galatasaray sahipsiz değil, merak etme" dedi.. "Biz hala ayaktayız.."
Sonra kulübün içinde bulunduğu krizden çıkma yolunu gösterdi..
"Galatasaray'ın paraya ihtiyacı yok. O parayı biz buluruz. Galatasaray'ın 'Paralı' değil, işi bilen yöneticiye ihtiyacı var. Onları bulup göreve getirmeliyiz" dedi.
"Ağabey, sen bu kulübün gelmiş geçmiş en iyi başkanlarındansın" dedim. İki kez, toplam 8 yıl başkanlık yapmış, kulübe dokuz kupa kazandırmış, bugün kurtuluş umutlarının bağlandığı Riva'yı almış, çökmekte olan Hasnun Galip binası yerine de modern bir yapı oturtmuştu.
"Başkanlığa nasıl geldiğini bir düşün.. Yönetim işine nerden girdin, hangi kademelerden geçtin, neler öğrendin, ne deneyimlerden geçtin de öyle başkan olabildin?. Bir de bugünküne bak.. Bir tek gün yönetim deneyimi olmayanlar Galatasaray'ın başına geçiveriyorlar.."
"O günleri hatırlatma beni ağlatacaksın" dedi, Selahattin Ağabey..
"Gözlerinden öperim" dedi..
Ben de onu sımsıcak öptüm!..