Dün bu gazetenin, en soğukkanlı, en aydın, en uzman yazarı Hasan Bülent Kahraman ile en heyecanlı, en radikal, en öfkeli yazarı Rasim Ozan Kütahyalı, çok farklı yollardan gelip birleşmişlerdi..
"Terörün çözümü demokrasidir!."
Bu çözümü Türk Silahlı Kuvvetleri'nin komutanları, dağlarda yaptıkları kahramanca savaşı kazandıklarında, 20 sene evvel, yani Ankara bombacısı kız, daha iki yaşında söylemişlerdi..
"Biz gölü temizledik. Ama bu gölü temizleyen dereler, çaylar, ırmaklar kesilmedikçe, göl kurumaz.. Bu işi yapacak da, artık siyasilerdir.."
Ne yaptık, 1996'dan beri, gölü kurutmak için?.
Demokratik olarak yani?.
Herkesin bildiği analizlere yeniden uzun uzun girmeyeceğim.. İki şey söyleyeceğim..
Bir.. Kandil de, HDP de, ayni gölden besleniyordu. Doğuda yaşayan mutsuz Kürt Halkından.. HDP'nin gelişmesi, Kürt halkının umuduna dönüşmesi, Kandil Ağalarının sonu demekti. Tehlikeyi gördüler. Tuzak kurdular. Kurarken de, kendilerini besleyen göle "İşte seçim yapıldı. Barajı da aştınız, ama hem muhalefet yok saydı sizi, hem iktidar. Yani siyasal çözüm yok. Çözüm dağda" dediler." Aldanmaya ve aldatılmaya hazır öfkeli gençlerdi hedefleri.. Onları dağa çekmekti.
Kandil istediği krizi doğurdu. HDP liderleri, bu krizi doğru yönetmek bir yana, tepetaklak tuzağa düştüler. Kriz yönetimindeki beceriksizlikleri, Kürtler dışında aldıkları oyların tümünü sıfırladı. Bu ülkenin bireyi, vatandaşı olarak evlerinde yaşamak isteyen Kürtler de HDP'ye sırt çevirdiler. HDP bugün siyasi olarak bitmiştir. Seçimde baraj maraj aşamaz.
Ortada Kürtlerin haklarını savunacak bir parti olmayınca, çözüm nasıl "Demokrasi"den geçecek peki, Hasan Bülent ve Rasim Ozan Kardeşlerim?.
Onu bana anlatın hele bir.. Yol gösterin.
İkincisi..
Bizim haber kanallarında hiç rastlamadım. Euronews'ta gördüm. Ankara'daki Terör dehşetini lanetlemek ve Kandil'in yaratmak istediği "Korku" havasına karşı çıkmak için toplanmış bir gurup.. Ellerinde cadde boyu bir pankart!.."Korkmuyoruz" yazıyor üzerinde ve yürüyorlar.. Hayır yürüyemiyorlar.. Çünkü polis TOMA'ları üzerlerine tazyikli su fışkırtıyor.. Terörü lanetleyen, "Korkmuyoruz" diye yürüyenlere bile tahammül edememek üzerine şartlanmış polis.. O zaman, çözüm nasıl demokratik olacak?. İnsanlar fikirlerini açıklamak için bir yürüyüş yapamaz ve bir bildiri bile okuyamazlarsa..
Şimdi burdan geliyorum Ayşe'nin (Özyılmazel) yazısına..
Bomba gecesi millet Survivor izlemiş. Ayşe şaşmıyor ve soruyor..
"Neden haber izleyelim ki?."
Ben de Ayşe ile beraber tüm Haber Kanalı CEO'larına, Genel Yayın Müdürlerine ve Haber Müdürlerine soruyorum..
"Neden haber izleyelim ki?."
Haber diye hiçbir şey vermeyen kanalları açıp ekran başında öfke ile beklemenin alemi var mı?. Dizi izlemiyorsunuz.. Pazar geceleri büyük seyirci toplayan Maraton var.. Onlar da kepenkleri indirip gitmişler, teröre teslim olup.. "İçimiz kan ağlasa da görev yapılacaktır. Bir kişi bile izlese yapılacaktır" anlayışı yok ki onlarda..
Şirnak'ta teröre teslim olup kepenk indiren esnaftan farkları yok. Şırnak'ı anlıyorum. Silah tehdidi altındalar. Peki Maratoncular ne tehdidi altında?.
O gece sabaha kadar çalışıp yayını sürdüren Lig TV emekçilerinin günahı ne?. Onlara da mı saygınız yok?.
O zaman ne kaldı geriye oyalanmak için Ayşe?.
İnan, bilsem ben de Survivor izlerdim, geceyi survive etmek (Yani kurtarmak) için..
Ayşe "Terörle yaşamaya alışmalıyız" diyenlere katılıyor sonunda.. Bu laf nerdeyse slogan haline geldi..
"Alışmayacağız.."
Peki alışmayıp ne yapacağız Ayşe?.
Bana en umutlu halinle söyle.. 30 yıldır devam eden, askeri, siyasi bir türlü çözülmeyen terör en yakın ne zaman biter?. Hele Orta Doğu bu haldeyken?.
2 ay?.. 4 ay?. 2 yıl?. 4 yıl?.
Peki, ne yapacağız bu süre zarfında.. Nasıl yaşayacağız?.
Korkarak, saklanarak, evden mecbur kalmadıkça çıkmayarak, zorunlu olmayan tek kuruşu harcamayarak, her kuruşu biriktirerek.. Alış verişi nerdeyse keserek.. Çocuklarımızı servislerden, hatta "Terör bitene kadar okumayıversin" diye okullardan alarak.. Daha sayayım mı?.
Terör, dağdan şehre inmişken, Türkiye'nin kalbi Ankara'da bir ayda iki bomba patlamışken, nasıl yaşayacağız?.
Terörle yaşamaya alışmak dışında yolumuz var mı?. Alışmak, teslim olmak değil arkadaşlar.. Alışmak, terörü yok sayarak, günlük yaşantımızı elimizden geldiğince aynen sürdürmek.. Bugün elimize silah alıp, dağa savaşa gitmeye halimiz yok. O işi TSK, en iyi şekilde yapıyor..
Bizim savaşı sürdürmemiz, terörü yok sayıp, dünkü yaşantımızı bugün de, yarın da aynen sürdürmeye devam etmek. İçimiz kan ağlasa da, ödümüz patlasa da, belli etmeden aynen sürdürmek.. Ancak o zaman yenilmeyiz..
İşte "Terör yokmuş gibi yaşama devam"ı kast ediyor, "Alışmalıyız" diyenler..
"Teröre göre yaşa" değil, "Terör yok gibi yaşa" demektir, teröre alışmak..
"Sen umurumda değilsin hain" demektir.
"Alışmayacağız" diyenlerin önerdikleri yaşam tarzı ne peki?. Henüz somut olarak hiç birinden duymadım ve okumadım!.
Anlatın, "Alışmayacağız" şekli nasıl olacak?.