"İşte burası" dedi, doğduğundan beri Caferağa'nın çocuğu Kemal Belgin.. Bir köhne bina.. Zamanında, içlerinde Abdullah Acar ve Mete Has gibi sevdiğim dostlarımın da olduğu beş Fenerbahçeli yönetici ceplerinden koydukları para ile, semt gençleri spor yapsın diye inşa ettirmiş, yıllarca da tüm bakım ve personel masraflarını yüklenerek açık tutmuşlar.. Sonra Kadıköy Belediyesi'ne geçmiş..
"Belediye yıktırıyor" haberi gelince, Kemal de, ben de öfkelendik.. Kadıköy Belediye Başkanı Aykut Nuhoğlu da bizi davet etti, işin aslını anlatmaya.. Ben de dün anlattım orasını ya.. Çarşıda öğle yemeği, ardından çarşı turu.. Sonunda Caferağa Salonunun önüne geldik işte..
Köhne binanın bir yanında kocaman tabela.. "Barış Manço Kültür Merkezi.."
Sönük, karanlık, ruhsuz, bitmiş bir görüntü. Kültür Merkezi değil, hapishane olmaz.. Döndük etrafında. Öbür yanı, Caferağa Salonu girişi.. Biraz daha iyimser bir görüntü ama, Kadıköy'e yakışır gibi değil..
Nuhoğlu, orada anlattı..
"Burayı olduğu gibi yıkıyor, yerine mahalle gençlerinin yürüyerek gelecekleri, buluşacakları, oturacakları, sohbet edecekleri, spor yapacakları, etkinlik gerçekleştirip, izleyebilecekleri, 24 saat yaşayan, ışıl ışıl, pırıl pırıl bir "Gençlik Merkezi" kuruyoruz. Planlar hazır. Binanın altına, 300 araç alan bir kat oto parkı yapacağız ki, geliri, bu merkezi finanse edecek."
Kemal "Harika fikir başkanım" dedi. "Bu mahallede araba koyacak tek yer yok.. 500 araçlık oto park yapsanız dolar.."
Sonra içeri girdik.. Yani nerden baksan, köhne orası da.. Bitmiş, çağ dışı kalmış.. Mahalle pazarını andıran kulisten geçip içeri girdik ki, bir kız basketbol maçı var..
İstanbul Liseler Arası Kız Basketbol Final Maçıymış..
Bu ülkede niye sporcu yetişmez bakın, anlayın..
Yahu o iki lisenin öğrencileri, o kızların yakınları gelse, o tribün dolar.. Bomboş.. Kimse gelmemiş.. Nüfusu, Yunanistan, Bulgaristan'ın toplamından fazla İstanbul'da bir "Okul Final Maçı" yahu bu!. Hani sporu okula sokup kalkındıracağız ya.. O işte!.
İstanbul Bölge Müdürü (Spor) var mı?. Yok!
Milli Eğitim Müdürü var mı?. Yok!.
Oynayan liselerin müdürleri, öğretmenleri var mı?. Yok..
Yahu İstanbul Okul Servisi aracından geçilmiyor. Müdür dediklerinin hepsinin makam aracı var.. Nerdeler?.
..En acısı.. Her gazetenin arkasında 36 sayfa yer işgal eden Spor Müdürlerinin, Haber ve Spor Kanalları dahil, Tv müdürlerinin bir tanesi, bir tek tanesi, bir muhabir, bir fotoğrafçı, bir kamera göndermemiş..
O zaman, New York'un sokak çocuklarına tonla dolar ödeyip, getirir oynatırsın işte.. Senin çocuğun niye basketbolcu olsun ki?.
Alayınıza yuh!. Tümünüz utanın!.. Utanmanız varsa!..
Okula sokamadığınız spor ilerler mi?. Okul en büyük kaynak değil mi, Spor Bakanı?.. Milli Eğitim Bakanı.. Bir tek hamle yaptınız mı bugüne dek, Okul Sporunu teşvik için?.
İstanbul Şampiyonluk Maçını Bakırköy İstek Lisesi ile, Kadıköy Fenerbahçe Lisesi oynuyormuş.
Fenerbahçe kazandı, tam biz içeri girdiğimiz sırada.. Ve de bakar mısınız?.
Bize rica ettiler, "Gençlere kupalarını ve madalyalarını verir misiniz" diye..
"Gururla" dedim. Başkan, Kemal ve ben salona indik. Madalyaları taktık. Başkan Bakırköy'ün ikincilik kupasını verdi. Şampiyon Fener'in kupasını vermeyi de çok şirin bir jestle bana bıraktı.
Nasıl, mutlu, nasıl keyifli ayrıldım, Caferağa'dan ve Kadıköy'den.. O final oynayan kızların yalnızlığı, ilgisizliği ve terk edilmişliğinin verdiği hüzün de olmasaydı eğer!.