Ben kendine güvenen adamı alkışlarım. Korkaklık, nefret sebebimdir.
Yürekli Hamza, bu ülkenin en iyi hocalarından biri olmaya namzetti. Ama sonra birden korkmaya başladı.
Şimdi, parçalı bulutlu. Bir bakıyorsunuz, cesaret tam. Kendine ve takımına güven dorukta.. Bir bakıyorsunuz, sözleri, eylemleri ve duruşu ile tir tir titriyor.
Geçen sene yürekle başlamıştı işe ve harikalar yaratmış, yoktan var etmişti. Sonra varı yok eden korkaklık çıktı sahneye.. En ağır eleştirileri yaptım..
Bugünlerde, yeniden korkunun ecele faydasının olmadığını anlamış görünüyor. Eskişehir maçına seçtiği 18 ve sahaya çıkardığı 11, "Ben bütün kadroma güveniyorum" diye bas bas bağıran bir Hoca'yı ortaya koydu..
Hayır, 4-0 değil, bunları yazdıran. Eskişehir'in iki topu direkten döndü. Bir net penaltısı verilmedi. Galatasaray'a iki gol getiren iki duran top kararı da haksızdı. Birinde Burak, ötekinde Selçuk aslında sarı kart görmeliydiler. Maçın skoru, hatta Eskişehir lehine bile olabilirdi, fark etmez.
Galatasaray'ın bu yeni takımı, farklı galibiyeti tartışmasız hak edecek bir oyun ortaya koydu mu?. Tamam!.. Benim için bitmiştir.
Gelelim eleştirilerime..
Bir defa medyam utansın. Maç sabahı çıkan gazetelere bakın.. Bir tanesinde, Hamza'nın böylesine köklü bir değişiklik yapacağı haberi var mı?. Tahmini kadrolar palavra.. Yazılanlar masa başı..
Bu ülkede "Gazetecilik" olsaydı, cuma sabahı pek çok Galatasaray Muhabiri işsiz kalmıştı, sırt üstü yatıp para aldıkları için..
Çuvaldız kendimize.. Şimdi gelelim "Yeni" Galatasaray'a..
Jem Karacan sahanın en iyisiydi. Üzerinde durulsun. Takıma yerleşsin, bu genç adam Melo'nun kalitelisi ve sportmeni olur..
Olcan, dört Carole eder. Savunmada da, hücumda da çok çok iyi.. Geçen yılın yıldızıydı. Hamza Hoca onu kenara almakla ne kadar hata ettiğini görmüştür sanırım.
Denayer, stoperde de, sağ bekte de başarılı oldu. Taktik değişiklikler yapmak için ideal adam.. Semih de oynamaya hazır.. Böylece Galatasaray bir geri dörtlü zenginliği buldu ki, çok önemli.
Podolski geldiğinden beri en başarılı maçını oynadı. 90 dakika basmadık yer bırakmadı. Alman Milli Takımı hocası Löw'ün tribünde olmadığı maçlarda da böyle oynarsa, müthiş.
Selçuk futbolcu olarak hızla iyiye gidiyor, ama kaptanlığı felaket. Hata yapanı, kendi seyircisi önünde öyle haşlıyor ki, skor iyi olmasa, seyirciye hedef gösterecek, nerdeyse. Kaptan kriz anında en sakin olan, moral veren ve takımı toparlayan adamdır. Selçuk bozguncu gibi davranıyor.
Yasin'i çıkarırken ilk defa alkışladım Hamza'yı.. Hatta "O kadar nasıl tahammül etti" diye hayret bile ettim bu defa.. Kendini gösterme, kendini kanıtlama, "Bakın ben neyim" deme uğruna öyle lüzumsuz işler yapıyor, öyle toplar eziyor ve kaptırıyor ki, yaptığı güzellikler de unutuluyor. Genç adam kendisine övgülerimizi hazmedememiş, belli..
Sinan Gümüş, bir kere daha şansını kötü kullandı. Bir defa, çok ağır. Bu kadar yavaş forvet olmaz..
Emre Çolak'ı en sona bıraktım. Maçın başında olağanüstüydü.. "Bu takımda Sneijder'in yedeği varsa, o benim" diyecek kadar.. Müthiş pres yapan, harika tek top oynatan hızlı atak geliştiren, çok iyi şut atıp, çok iyi orta yapan Emre'ydi o..
Ama sonra Eski Emre'ye dönüştü. Ayağına gelen her topu ikileyen, etrafında ille de bir tur dönüp atağı geciktiren, rakip savunmaya toplanma şansı veren, takımı hücuma çıkarken, gereksiz adam eksiltme hevesi uğruna top kaptırıp, kontratak yenmesine sebep olan.. Kendi kaptırdığı toplarda bile geriye doğru koşar gibi yapıp, boş koşan, eskortçu havasına giren eski Emre..
İlk 15 dakikanın Emre'si bu ülkede her takımda oynar.. Gerisi.. 18'e bile giremez. Otursun, bu maçta kendisini dikkatle izlesin, ne dediğimi anlayacaktır.