Son günlerde, hatta yıllarda izlediğim, beni en etkileyen, en çarpan oyundu, Köprüden Görünüş..
Perde kapandığında oyunda rol alan sekiz sanatçı yan yana selam verdiler seyirciye.. Alkış.. Kıyamet.. Bir daha selam.. Gene yan yana, gene birlikte. Perde defalarca açıldı, kapandı, hep yan yana, hep el ele..
Hani tiyatrolarda adet vardır. Tek sıra dizilirler ama, baş oyuncular teker teker öne çıkar alkış alırlar.. Ya da hepsi kaybolur, sonra birer birer sahneye gelirler, herkes kendi alkışını ayrı toplar.. Öylesi yok.. Dakikalar boyu alkış, defalarca perde açılıp kapanması, hep el ele, hep yan yana, hep birlikte..
Neden öyleydiler..
Çünkü başarının sırrı oydu..
Takım oyunu!..
İtiraf ederim o sekiz oyuncunun tümünü ilk defa izliyorum. İzlediğim varsa da hatrımda değil, unutmuşum..
Oyun Atölyesi'ne beni Haluk Bilginer'in adı götürdü. Arthur Miller'in bu müthiş oyununu, hiçbiri şöhret olmayan bir kadroya ve Hira Tekindor gibi, gencecik bir yönetmene emanet ettiği, ortaya 16 yıl emek verdiği tiyatrosunun adını koyduğu için, güvenerek, inanarak gittim, ama inanın böylesi bir başarıyı beklemiyordum..
Müthişti, muhteşemdi Köprüden Görünüş..
Arthur Miller bu oyununda, New York'un zengin Manhattan'ını, fakir Brooklyn'e bağlayan, üzerine şarkılar yazılan, filmler çekilen köprünün altında yaşayanları anlatır. Üstünden geçenlerin hiç farkında olmadıkları binlerce trajediden birini..
Orada İtalyan asıllı bir karı koca vardır. Bir de, kadının yeğeni yetim bir genç kız.. Gene kadının iki akrabası, İtalya'dan kaçak gelirler, New York'a.. Çalışıp para kazanacaklardır. O evde saklanacaklardır onlar da.
Gelenler iki kardeş.. Biri evli.. Öteki genç.. Amacı Amerika'da kalıp, Frank Sinatra olmak heveslerinde..
Evin babası.. Evde yaşayan genç kız.. Eve yerleşen genç erkek..
Kızla, delikanlı yakınlaşır. Baba çıldırır.. Neden?. Karısının yeğenine o da mı ilgi duymaktadır?. Genç adam kızı gerçekten sevmekte midir, yoksa onunla evlenip Amerikan vatandaşı olmanın peşinde midir?.
Arthur Miller nasıl haince işlemiş öyküyü.. Nasıl çarpıyor, nasıl dövüyor?.
Ama takım da nasıl oynuyor?. Miller'i müthiş çeviren Hira nasıl yönetmiş oyuncularını ve ne harika bir takım oyunu oynatmış onlara..
Tabii, Zerrin Tekindor'un, sergilerinde hayran kaldığım tabloları (Birisi şu an karşımda) gibi boyadığı dekor da rol çalmıyor değil.. Bence Zerrin oyun bitince o duvar dekorunu sergilemeli..
Gidin, mutlak gidin ve Bülent İnal (Harika), Aslı Yılmaz (Muhteşem) ve Nazlı Bulum (Olağanüstü) başta, Kubilay Karslıoğlu, Aykut Akdere, Ercüment Acar, Sedat Bilenler ve Melih Pamukçu'dan oluşan müthiş ekipten Arthur Miller'i izleyin ve tiyatroya doyun..
Bu arada erken ve aç gidin.. Tiyatro kulisinde Antrecafe diye fevkalade ambiyanslı, havalı, şirin, hoş, sıcak ve lezzetli bir yer de var.
http://www.oyunatolyesi.com