İğneyi başkalarına, çuvaldızı kendimize batıralım..
Bu ülkede İç İşleri Bakanını, "İstihbarat zaafı var" diye eleştiren medyanın kendisinin istihbarat zaafı yok mu?.
Hem de en hızlı olması gereken televizyon medyasının.. Tonla haber kanalının..
Bomba, cumartesi sabahı 10.04'te patladı.. O gün akşama kadar evde ekranın karşısında oturdum, elimde kumanda, dönerek..
Ve mesleğimden, gazeteciliğimden utandım..
Bütün gün boyu, bütün haber kanalları, ayni ajanstan gelen 30'ar, 40'ar saniyelik görüntüleri loop (Halka) yaptılar ve döndürüp durdular.. Soma'da yaptıkları gibi.. Utanmadılar.. Hala ayni görüntüler dönüyor, haber bültenlerinde ve yorum programlarında, dört gün sonra.. Rap rap geçen polisleri seyreden, sonra da yol boyu koşan pembe tişörtlü adamı en az 200 kez izledim, hala da izliyorum..
Yahu insanda utanma, sıkılma olur?.
Hadi onlarda yok.. Onların üstünde adam yok mu?. Haber Müdürleri.. Genel Yayın Müdürleri.. CEO'lar.. Patronlar..
Birisi, bir teki "Utanmıyor musunuz" demez mi?. Birisi oturup kendi ekranını izlemez, "Ne oluyor" diye bakmaz mı?.
Dün okumuşsunuzdur.. Bir İsviçre televizyonu "Kamera kullanımı"nı kaldırmış. Yayınları artık İphone 6 denen akıllı telefonla yapacakmış..
Bu ne demek biliyor musunuz?.
Pazartesi günü, okul öncesi eğitime başlayan 2 yaşındaki küçük yeğenimin çantasında bir TV kamerası var bugün..
Türkiye'nin en ücra köşesi değil, Ankara'dan söz ediyorum.
Açsınlar bakalım bordrolarını.. Ankara merkezinde kaç kişileri var, "Gazeteci" diye maaş alan.. Hepsinde de, hava olsun diye ellerinden düşürmedikleri çifter çifter iphone 6 plus hem de.. Konulu film çekersin istersen..
Yahu kap telefonunu koş olay yerine.. Gar'ın önüne.. Numune Hastanesi, Adli Tıp kapısına.. Oralardan canlı yayın yap, akşama kadar.. Olayı yaşayanlarla konuş.. Anlatsınlar.. Hastane önünde bilgi topla.. Haber çıkar..
Öyle zavallı halde, öyle ajansa bağlı çalışıyorlardı ki, Sağlık Bakanı Basın toplantısında "86 ölü, 280 yaralı var" derken, ayni ekranın alt yazısı hala "20 ölü, 90 yaralı" diye geçiyordu.. Gitmedikleri, görmedikleri, merak etmedikleri için, facianın büyüklüğünün farkında olmamıştı, onca Haber (!) kanalı, tam 6 saat sonra, hala!.
Gece yarısı yatağa giderken, hiçbir şey konuşmadan basın toplantısı nasıl yapılır dersi veren İçişleri ve Adalet Bakanları, çok az ve çok eksik de olsa, hiç değilse bir nebze bilgilendiren Sağlık Bakanları'nın sözleri dışında hiç ama hiçbir şey öğrenmedim televizyon kanallarından..
Ertesi sabah kalktığımda, ekranlarda, kimliği belirlenen kayıplarla ilgili fotoğraflar vardı ekranlarda. Ve de ilginç bilgiler..
"Bravo" dedim.. "Nihayet kendilerine geldiler ve gece boyu gazetecilik yaptılar biraz.."
Biraz sonra gazetelerim geldi ve başımdan aşağı kaynar sular döküldü..
Bütün o resimler ve bilgiler gazetelerde vardı ve haber kanalları, utanmadan, sıkılmadan, yüzleri zerre kızarmadan, gazetelerin haberlerini kullanıyorlardı.
Canlı anından yayın yapma şansına sahip televizyonlar, bütün dünyada gazetelere öncülük ederler. Gazete haberi televizyondan alır.. Bizde miskinlik, ilgisizlik, bilgisizlik ve ruhsuzluk o boyuttaydı ki, televizyoncular sabah erken kalkıp gazeteleri açıyor, birinci sayfadan spora haberlerini onlardan topluyorlardı.. Utanmadan.. Sıkılmadan.. Kendilerine hesap soracağın çıkmayacağından emin olarak.
O resimler ve haberler gazeteye girdiğine göre, gazetelere en geç saat 20.00- 21.00 gibi ulaşmıştır. Gazeteye o saatte gelen haber, Haber TV'sine niye ulaşmaz peki?. Haber peşinde olan kimse olmazsa.. Koca kadro sırtüstü yatarken, bir nöbetçi muhabir zavallısı, gelen ajansları haber yaparsa..
Utanın.. Utanın ve adınızın yanından "Haber TV'si" sıfatını kaldırın hiç değilse ki, mesleğimize daha fazla hakaret etmeyin..
Bir cep telefonu ile en hızlı, en doğru, en canlı, en heyecanlı yayını yapma imkanına sahipken, ajansları ve gazeteleri tarayıp "Haber" diye ekrana getiren "Utanma duyusunu yitirmiş" adamlar!..
Defolun gidin de, yerinize gazetecilik heyecanını yitirmemiş biri gelsin!.