Aynen öyle.. Bu takım Hollanda'yı yener.. Gurubu üçüncü bitirir, play off'ta karşısına kim düşerse onu da geçer ve 2016 Avrupa Şampiyonası finallerinde oynar.
İşte Letonya maçının sonundaki inancım!.
"2016'da oynar" dediğim takım, Letonya'yı yenemedi..
O Letonya ki, gurupta perşembe gecesine kadar oynadığı 5 maçta sadece 3 puan alabilmiş. Beşinci.
O Letonya ki, o beş maçta 13 gol yemiş, sadece 2 gol atabilmiş.
Biz 3 puan alabilen Letonya'ya takılmışız. 13 gol yiyen rakibe sadece bir gol atabilerek, 5 maçta topu topu 2 gol atabilen takımdan bir de gol yiyerek..
O zaman, ben saçmalıyorum demektir..
Valla öyle diyenler çıkabilir. Çıkacaktır da..
Ama bu maç, bu sonuca rağmen bana fevkalade umut verdi..
İki sebepten..
Birincisi rakiplerimiz..
İzlanda'nın 8 puan gerisinde kalmış Hollanda'nın ahı gitmiş, vahı kalmış.. Artık eski Hollanda değiller.. Ötesi hiç değil.. Kimse gözünde büyütmesin, Portakalları..
İkincisi biz..
Letonya önünde, özellikle ikinci yarıda oynadığımız futboldur, umutlarımı arttıran..
"Gurup maçlarına çok yanlış başlayan Fatih Terim, nih ayet başarı getirecek takımı kurdu" diye düşündüm, maç biterken..
Pozisyona girme rekoru kırdık. Gol kaçırma rekoru da kırdık.. "Efendim onlar kaçırmadı mı?."
Mahalle maçı yapsan, rakip pozisyona girebilir, gol kaçırabilir. Maçın geneline bakın.. Teraziye koyun, 7-1, 8-0 falan çıkar.. İşi başından alalım.. Fatih Terim, çok az atan, bol gol yiyen rakibe karşı bir hücum futbolu düşünmüştü. Mehmet Topal'ın ilk onbirde olmayışı, sakat Gökhan'ın yerine sağbekte Ozan Tufan'a yer verilmesi bundandı.. İlerde döner üçlü vardı, Volkan, Burak, Gökhan.. Ortada da, tamamen hücuma yönelik bir üçlü.. Hakan Çalhanoğlu, Selçuk ve Arda..
İlk yarıda bu takım iki noktada aksadı. Birincisi Galatasaray'da olduğu gibi, takıma değil, istatistiklere oynayan Selçuk. En yakınındaki, yanda ya da geride olduğu için rakip markajında da bulunmayan arkadaşına sağlam pas verme uğruna, takımın oyununu zerre geliştirmeyen ve ilerletmeyen Selçuk, devre arasında şiddetli bir fırça yemiş olmalı ki, ikinci yarıya tüm sorumluluklarını yüklenmiş olarak çıktı. Harika bir oyun kurucu oldu. Takımı da oynattı.
İkincisi.. En son Bursa forması ile Galatasaray'a karşı Süper Kupada oynayan Ozan'ın maç eksikliği vardı. Sağbekte hele hiç oynamışlığı yoktu. Orada çok aksadı. Ne savunma yapabildi, ne hücuma çıkabildi.
İkinci yarıda Şener sağbeke gelince, alındığı esas yerinde, orta alanda oyuna fevkalade katkıda bulunmaya başladı. Şener de müthiş kanat akınları yaptı.
Fatih Terim'in bence tek yanlış değişikliği Volkan'ı oyundan almasıydı. Terim, onun gol kaçırmasına kızdı herhalde.. Oysa hele ilk yarıda girdiğimiz her pozisyonun içinde takımın en hareketlisi, rakip savunmayı en dağıtan adam Volkan vardı. Ona nasıl dikkat etmedi hayret!.
Gol kaçırmak için önce pozisyona girmek lazım Hocam..
Ben Fatih Hocanın yerinde olsam, takıma değil, kendine oynayan, böyle oynadığı için Beşiktaş'ta bile eleştirilen Gökhan'ı alırdım kenara, Volkan'ı değil..
Hatta, kadroda Yasin'i tercih ederdim mutlak.. Eğer sen, Burak, Umut ve Batuhan'ı düşünüyorsan gol için, Yasin ideal adam.. Ama Hocam, Yasin'i yok etmek için çırpınan eski yardımcısı Hamza'yı Galatasaray taraftarına mahçup etmemek için olmalı, maç. kadrosuna bile almadı. Çok şaşırdım. Yasin, şu anda Milli Takım için düşünülecek tek "Kanat" oyuncusu.. Ülkede daha iyi yerli kanat oyuncusu yok!.
Selçuk pasif oynayınca, oyun kurmanın tüm yükü üzerine binen Hakan Çalhanoğlu, riskli paslar atmak, riskli hamleler yapmak zorunda kaldı. Bu yüzden çok top kaptırdı. Orta sahada takım hücuma çıkarken kaptırdığı toplar tehlikeli oldu. Hakan çok iyi futbolcu. Ama biraz daha dikkatli olması lazım.
Fatih Terim'in en büyük yanlışı ise, skor 1-0 olunca, 83. dakikada Mehmet Topal'ı Burak'ın yerine oyuna almasıydı.
Bu değişiklik, sahada kalanlara mesajdı..
"Skorun üzerine yatın!.."
Hocam, rakip Hollanda, ama eski Hollanda olsa anlarım.. Ama Letonya ile oynuyorsun. Beş maçta 2 gol atabilmiş, 13 gol yemiş Letonya'ya karşı, 7 dakika için savunma önlemi alırsan, forvet çıkarıp, bek sokarsan o takım artık ileri çıkabilir mi?. Bilinçlerinin altı da, üstü de "Çekil" emri verir hepsine.. O emre uydular.. Çekildiler.. Çekilince de, geri dönen bir topa, sallama bir vuruş gol oluverdi..
Fatih Terim, iyi maç okuyan bir Hocadır. Bu maçı da, Hollanda'dan gelecek, İzlanda maçını da defalarca izleyecektir.
Ona da güveniyorum, takıma güvendiğim gibi..
Yolumuz açık!.