Galatasaray'ın bir daha Avrupa Kulübü olmasının yolunu, Alp Yalman'ın başkan olmasını önlemek için, baş vurma süresinin dolmasına bir saat kala, tüm imzaları tamamlanmış (İki yüze yakın) bir dilekçeyi Duygun Yarsuvat'ın eline tutuşturan İnan Kıraç kesti. Bugünkü çıkmaz da öyle başladı.
Yıllardır, Sultanili "Liseci"lerin liderliğini yapıp, kulübün kaderi ile oynayan Kıraç bir kez daha başardı ve Yalman değil, Yarsuvat seçildi.
Yedi ay sonra bıraktı. Yalman bir daha dönmeyi aklına getirmezken, Aysal/ Kıraç ekibi, yeni adayını belirledi.
Dursun Özbek!..
Galatasaray'da gelenektir. Başkan, çırak, kalfa, usta yöntemi ile seçilir. Önce yedek üye.. Sonra üye.. Sonra çeşitli şube sorumlulukları.. En son Futbol Sorumluluğu ve başkanlık..
Dursun Özbek, doğru dürüst yönetim kurulu üyeliği bile yapmadan, tepeden inme başkanlığa kondu..
İlk eylemi, listesine almadığı Ali Dürüst ve Abdürrahim Albayrak'ı Şampiyonluk Kutlama Gecesine bile davet etmemek oldu.
İlk demeci "Kulübü profesyonellerle yöneteceğim" olduğu halde, ilk işi, Galatasaray'ın finans işlerini yöneten ve kulübü, son iki yılda, Dünyanın En Çok Para Kazanan 20 Kulübü arasına sokan Kerem Ertan'dan kurtulma yollarını aramak oldu. Kerem durumu hisseder etmez, bastı istifasını, gitti.
Onun yerine gelen profesyonel kim oldu?.
Dursun Özbek'in kardeşi..
Bu kardeş öyle yetenekliydi ki, Futbol sorumlusu olduğu için ister istemez öne çıkan Cüneyt Tanman'a da yol göründü. O da şutlandı. Onun yerine de Kardeş Özbek geldi..
Galatasaray'a başkan olana dek, adı bilinmez, yolda görse tanınmaz Dursun Bey, başkanlığın ve medyada görünmenin tadını almıştı.. Beşinci sınıf bir futbolcunun transferinde bile, Van Persie'yi getirmiş Aziz Yıldırım'ı örnek alıyor, Galatasaray Televizyonunda törenler düzenleyerek, imza törenlerinde resimler çektiriyordu..
Ama hepsi de o!.
Galatasaray Dördüncü Yıldızı takmış, Galatasaray sezonun üç kupasını birden almıştı. Medyada adı geçmiyordu. Bu üç kupanın üçünde de adı geçmeyen Fenerbahçe ise, fırtınalar yaratıyordu. Fenerium satış rekorları kırıyor, kombineler anında tükeniyordu.
Dışardan gelen biri medyaya bakıp, sezonu üçlü zaferle kapayan takımın Fener olduğunu sanırdı.
Özbek Kardeşler'le voleybol ve basketbol takımları da berhava olurken, saçma sapan bir transfer politikası izleyen ve Hamza Hamzaoğlu'nun kaprislerine terk edilen o üçlü şampiyon futbol takımı, üçüncü haftaya küme düşme hattında girdi.
Başkan Özbek, zerre kıymet ifade etmeyen konuşmalarla günü geçirmeye çalışıyordu o kadar. Ortada, Galatasaray'ın artık saniye geçirmeden yapması gereken eylemlerden hiçbiri yoktu. Futbol takımının içi nifak yuvasına dönüyor, Hamzaoğlu'nun beceriksiz ve dengesiz eylem ve söylemleri yüzünden futbolcular kopuyor, guruplaşıyor, Yönetim acizi Özbek Kardeşler, hiç değilse futbol şubesinin başına, bilen, inanılan, sevilen ve sayılan birini getirmeyi düşünmüyorlardı. Çünkü biliyorlardı ki, getirseler, TV'ler ve gazeteler, artık Özbek Kardeşlerden değil, o getirdiklerinden söz edecekler, hele bir de işler iyiye giderse, ortada "Özbek" adı ve resmi kalmayacaktı.
Dursun Özbek'ten camianın beklediği bir şey daha vardı..
Suada'ya, "Galatasaray" adını iade etmek ve adayı kulübe geri getirmek..
Dursun Özbek, bu sözü de verir gibi yapmıştı. Ama tek adım atmadı.
Zira İnan Kıraç ve Ünal Aysal ortaklığının tek hedefiydi, Ada'yı adeta gasp eden bugünkü kiracının elinde bırakmak. Bu ikilinin adayı olarak başkanlığa gelen Dursun Özbek'in de ağalarına sırt çevirmesi söz konusu değildi.
Zorda kalırsa açıktan "Zart, zurt" edecek, ama el altından kiracıya haber gönderecekti. "Aldırma işine bak.. Ben camianın gazını alıyorum.."
Suçlu, Özbekler değil.. Suçlu İnan Kıraç ve Ünal Aysal da değil.. Bulmuşlar meşreplerine göre bir kongre, bildikleri gibi oynuyorlar..
"Bu kongrenin üyesi olmak, bana artık gurur vermiyor" diye yıllar önce istifa etmiştim. O zaman Genel Sekreter olan, bugünkü yönetimin sessiz, görünmez üyesi, yakın dostum Cengiz Özyalçın resmi mektup yazmıştı bana.. "İstifanız işleme konmamıştır" diye.. Ben de cevap yazmıştım..
"İstifa tek taraflı bir hukuki müessese olup, karşı tarafın kabulünü gerektirmez!.."
Ne doğru yapmışım değil mi, Cengiz?.
Nerelerdesin?.
Arena'daki törenlerde şilt verme dışında işin var mı, Yönetimde?.