2000 yılında Fenerbahçe'den "İşe yaramaz" diye gönderilen Bilal'i, Karabükspor'da bile doğru dürüst oynamazken 2013 yılında keşfedip Akhisarspor'a alan, ondaki cevherin ortaya çıkmasını sağlayan adamdır, Hamza Hamzaoğlu.. Hem de öyle çıkarmıştır ki, o Bilal, Fatih Terim tarafından Milli Takıma çağrılıp 8 defa forma giymiştir. Hem de 32 yaşındayken..
Hamza, ofansif orta saha adamı olarak büyük bir başarı gösteren Bilal'i, bir yandan içinde bulunduğu maddi kriz, öte yandan UEFA'nın finansal fair playi yüzünden transfer piyasasında adı pek geçmeyen Galatasaray'a aldırmayı da başarmıştır.
Buraya kadar itirazı olan var mı?.
O zaman şimdi şu soruyu sormak istiyorum Hamza Hamzaoğlu'na..
Eğer, ofansif orta saha oyuncusu olarak bu ülkenin en iyilerinden biri Bilal, Galatasaray'ın kendi sahasında, ikinci ligden gelmiş, hazırlık maçlarında zerre başarı göstermemiş Osmanlıspor'a karşı dahi ilk 11'de oynayamayacaksa, niçin transfer edilmiştir?.
Galatasaray'ın sokağa atacak, kuruşu var mı?.
İkinci sorumu Hamza'ya değil, 10 yaşındaki bir çocuğa soruyorum..
Galatasaray, ilk maçında Sivas'la berabere kalıp lige zaten kötü girmişken ve kendi sahasında taraftarın averaj beklediği maçın son yarım saatinde mağlup durumda oynarken Bilal hala kulübede oturur mu?. Galatasaray kendi sahasında 2-1 mağlupken, son değişiklik hakkını kullanmadan maçı yenik bitirirse, suçlu, oyuncular mıdır, yoksa, kenarda çaresiz maçı izleyen hoca mı?.
Sadece Bilal değil tabii, Hamza Hoca'nın Osmanlı maçındaki saçmalıkları..
Ya sahaya çıkardığı takım..
Sahaya 3 santrfor, Burak, Umut ve Podolski'yi çıkaran hoca, bu üç adama topu kanatlardan kimin getireceğini düşünmez mi?. Hadi ortadan en iyi ileri top atan adam Bilal'i oynatmaya yüreğin yetmedi!..
Bu ülkenin en iyi kanat forvetlerinden Yasin nasıl kenarda oturur?. Hani ilk hafta Burak'ı kenarda oturturken "Hırslansın istedim" diye saçmalamıştı ya.. Bu defa da Yasin'i mi hırslandırıyordu acaba?.
Peki, Yasin nihayet oyuna girerken, onun kanat paslarını yerden havadan en iyi değerlendirecek Burak'ın oyundan alınması, artık saçmanın da ötesi değil mi?.
Galatasaray gibi bir takımın başında bulunan birisi, bu kadar yanlış yapabilir mi?.
Sezona baştan bakalım.. Hamza'nın saçmalıklarının başına dönelim..
Saçma sapan hazırlık maçlarında, saçma sapan kadrolarla sahaya çıktı. O maçlarda oynattıkları adamlardan bugün eser yok.. O maçları hangi kafa ile niye oynadı, kulübün paralarını iki kez Avusturya tatili yapmak için niye kullandı, bilemem.. Bildiğim, o maçların sonunda lig başlarken, Galatasaray'ın, geçen yılın üç kupalı dört yıldızlı şampiyonunun iskeleti belirlenmemişti. Öyle belirlenmemişti ki, işte söyledik, ilk maçta bu ülkenin en iyi golcüsü, şampiyonluk ve kupaların baş oyuncusu Burak, ikinci maçta, Süper Kupa'nın En Değerli Oyuncusu seçilen Yasin, hem de sahada tek kanat oyuncusu yokken kulübede oturuyorlardı.
İlk iki maçtan sadece 1 puan çıkarıp, puan cetveline küme düşme hattında giren Hamza, ligde, puan maçında, takım ve taktik arıyordu, tüm hazırlık dönemini çöpe attığı için..
Transfer döneminde kulüple kedi fare gibi oynayan, alenen ve resmen alay eden, hiç bir kampa katılmayan, takım arkadaşlarını bile dövmek ve gırtlaklarına sarılmakla ünlü Melo, İnter'den yüz bulamayınca "Ben dönüyorum" demiş ve bu kulübü mahalle takımı sanan Özbek Kardeşler sayesinde, öteki futbolcuların bu durumu nasıl karşılayacakları hiç düşünülmeden, kurtarıcı gibi karşılanmıştı.
Özbek kardeşler utanmasa "Melo'yu aldık" diye şov yapacaklardı.
Hamza Hamzaoğlu, Bilal'i oturttuğu Osmanlıspor maçında, takım 2-1 mağlupken, Melo'yu kurtarıcı diye oyuna sokma rezaletini de gösterdi. Bu sadece futboldan anlamamak değil, Galatasaray'ın değerlerine ihanet etmek, kadrodaki geri kalan tüm futbolculara "Bu takımın kralı Melo'dur. Siz geri kalanlar, tümünüz, yarım Melo etmezsiniz" demekti.
Hamza onun bile farkında değildi.
Bir Hoca kendi takımını içerden maddi manevi ancak böyle sırtından bıçaklayabilir, ancak böyle öldürebilirdi.
Geçen yıldan beri, her hareketi ile gösteriyor ki, Hamza Galatasaray'ı yönetecek çapa sahip değil.. O elbise Akhisar'a oturuyordu ama Galatasaray'a dar geldi.
En büyük futbolcusu Bilal olan Akhisar'da Hamza ilahtı. Bir dediği iki olmuyordu. O futbolcuları yönetmek kolaydı. Oysa yıldızlar topluluğu Galatasaray'ı yönetmek çok farklıydı. Yıldızları yönetmek ustalık isterdi.
Hamza'da olmayan da oydu işte..
Futbolcuları, yeteneklerine ve takımın ihtiyaçlarına göre değil, sempati ve antipatilerine göre değerlendirmeye başladı.
Burak, Sneijder ve Yasin sevmediklerinin başındaydı.
Sneijder'e diş geçirmesi zordu. Ama tribünlerin zaten pek sevmediği Burak'ı ve yenilerden Yasin'i harcaması kolaydı..
Bunları ezip takımdan yollamayı başarırsa, bir taşla iki kuştan fazlasını vuracaktı.
Burak giderse, Selçuk yalnız kalacaktı hesabına göre..
O zaman Kaptanı ezmek de kolay olacaktı.
Yasin giderse, onunla hem saha içinde, hem de dışında çok iyi anlaşan Sneijder'ın de kanadı kırılacaktı.
Yasin ve Burak'tan kurtulduğu anda, evlad-ı manevisi Emre Çolak'a da takımda yer açılacak, onu rahatça ilk 11'e koyabilecekti.
Kafada dolaşan tilkilere bakar mısınız?.
Hamza'nın sahaya çıkardığı o aptalca takımlara, maç boyu yaptığı aptalca değişikliklere, bu açıdan bakın..
Ben diyorum ki.. Hamza gibi bir hocanın böyle yanlışlar yapması mümkün değil..
Bilerek, ya da bilinçaltının dürtmesiyle yapıyor.
Sevmediklerini, yıkmak, bitirmek, göndermek, kaçırmak, sevdiklerine takımda yer açmak için her adımı hesaplı atıyor.
Küçük takımda büyük hocaydı biliyor. Gene büyük olabilmek için Galatasaray'ı küçültmenin yollarını arıyor.
Burak ve Yasin'den sonra sıra Selçuk ve Sneijder'e gelecek..
Galatasaray'ın başında futboldan anlayan tek kişi olsa, Hamza, Osmanlı maçının ardından şutlanmıştı. Ama Özbek kardeşlerin futboldan değil, ticaretten haberleri var..
Umurlarında olan Galatasaray değil, kişisel reklamları..
Onları da yazacağız..