Hayat böyle bir şey işte.. Bir yanda gidenler..Bir biri ardına gidenler.. Ama öte yanda hayat devam ediyor.
Geçen hafta sonu sevdiklerimden çok kayıp verdim. İkisini dün yazmıştım. İki de bugün..
1959, benim girdiğim sene, Mülkiye'nin 100. Yılıydı. Asırlık kuruma layık efsane bir hoca kadrosu vardı ki, her sözleri ülkeyi sallar, gazetelere manşet olurdu. Televizyonun olmadığı o devirlerde, bizim hocalar Türkiye'nin en ünlü kişileri idiler..
İşte onlardan biri, Maliye Hocamız İsmail Türk'ü de kaybetmişiz.. Bir minnacık ölüm ilanı olmasa, ruhumuz duymayacak.. ..
Ve Pervin Par!..
Atıf Yılmaz'ın Gelinin Muradı filmine bayıldığımda üniversitede ilk yılımdı. O ilk yılı İstanbul'da, Edebiyat Fakültesi'nde okuyordum. Filme mi bayılmıştım, o filmde ilk defa izlediğim gencecik kıza mı, o da ayrı..
O Pervin Par'dı işte.. Ondan sonra afişinde "Pervin Par" yazan her filme gittim. Güzel kızdı. Çok anlamlı bir yüzü, estetikçileri kıskandıran bir burnu vardı, ama ötesinde çok iyi oyuncuydu da..
Ama Yeşilçam'ın Dört Yapraklı Yoncası'nın arasındaydı.. Hülya Koçyiğit, Fatma Girik, Filiz Akın ve Türkan Şoray.. O yüzden adı hiç "Yıldız"a çıkmadı..
Seks filmleri furyası başlayınca da ortalıktan çekildi. Kayboldu. Duyulmaz oldu..
"Yahu Türker Ağabeye bir sorsam" diyordum, "Ne yapar, ne eder?."
Gerek kalmadı. Haberleri çıktı..
Pervin de gitmişti..