Turgay Ciner, tanıdığım işini en iyi bilen patronlardan biriydi. Sabah'ta kısa zamanda büyük işler yaparken, Dinç Bilgin'le arasını bozdular. Olan Sabah'a oldu. Turgay Bey, gitti HaberTurk'ü çıkardı. Boyutları, baskısı ve kadrosu ile fevkalade ümitli bir gazeteydi HaberTurk. Yenilikti, devrimdi.
Rakibimizi alkışlarla karşıladım..
Sonra Fatih Altaylı'nın kurduğu gazete, şekil olarak da, kadro olarak da değişime uğradı. En son Fatih de, hem Genel Yayın Müdürlüğü, hem yazarlıktan alındı, kızağa çekildi ve bugüne geldik..
Şimdi, HaberTurk'te okunacak yazı ve haberi cımbızla ara ki, bulasın.
Perşembe sabahı, başlığın üzerinde, sol köşede ve sürmanşette, yani gazetenin en itibarlı yerinde şu başlığı okudum..
"Teşekkürler ve alkışlar İpek'e.."
Dondum kaldım. Teklerde, ilk turu Amerikalı rakibi rahatsızlanıp kortu terkettiği için geçen, hükmen galibiyetle geçen İpek, ikinci turdaki rakibine 6-0, 6-0'lık iki sette yenilip elenmişti. Çiftlerde ise, İtalyan Schiavone gibi güçlü bir partnere rağmen, daha ilk turda yenilip gitmişti.
O zaman İpek'e niye teşekkür ediyordu HaberTurk, nesini alkışlıyordu?
Bu medyanın özellikle spor servislerindeki aşağılık kompleksi ile yıllardan beri uğraşan biri olarak, itiraf ederim, bu kadar utanç vericisini görmemiştim.
Turgay Bey,
Çıkardığınız HaberTurk'le, bugünkünü yan yana koyun, ne demek istediğimi anlarsınız.