Cansu Dere, Cannes'da kırmızı halıda yürüyor. Bir de poz vererek yürüyor.. Hemen tüm gazetelerimiz coşmuuş.. Olay yaratmış, Cansu, Cannes'da..
Bir Cengiz (Semercioğlu) dikkatli bakmış fotoğrafa.. "Kırmızı halının yanında dikilen hiçbir fotoğrafçı Cansu'ya bakmıyor, onu çekmiyor" diye yazmış. O zaman ben de dikkatli baktım resme. Cengiz haklı.. Cansu, Cannes'a bir moda firması adına gitmiş. Onun fotoğrafçısına poz veriyor, hepsi o..
Aklıma kendi maceramız geldi, güldüm..
1990 mı, 91 mi, ne?. Mehmet Yılmaz kardeşimle Cannes'dayız. Festival Cliffhanger (Dağcı) filmi ile açılacak.. Mehmet'le smokinleri çekmişiz. Kırmızı halının düz kısmını bitirdik, tam merdivendeyiz, arkamdan bir ses.. "Hıncal Ağbi, Hıncal Ağbi!.."
Döndük ki, paparazziler kralımız Zozo Toledo.. Cannes'ı kaçırmaz.. Eee.. Cannes Kırmızı Halısında bizim de resmimiz olsun diye, poz verdik Zozo'ya ama, bizimkinin etrafı da fotoğrafçı dolu.. Onlarcası daha bizi çekiyor..
Ertesi sabah, yörenin en büyük gazetesi Nice Matin'in birinci sayfasında yarım sayfa büyüklüğünde Mehmet'le ben vardık, iyi mi?.
Niye?.
Tam arkamızda, bir basamak yukarda, Cannes'a, göze çarpmak için gelen yıldız adaylarından biri, hem de nasıl bir tül elbise içinde çırılçıplak duruyor.. Meğer herkes onu çekermiş..
Cansu'nun kılığında seksi bir şey de yok. Aşağısı şalvar gibi bir tulum.. Cannes paparazzisi, ya şöhrete bakar ( Mehmet'le benim gibi), ya kılığa!.