Önce Veysel'in şu dizelerini okuyun. Hatta bir daha okuyun.. Hatta kesip saklayın..
Beni hor görme kardeşim
Sen altınsın, ben tunç muyum
Aynı Vardan var olmuşuz
Sen gümüşsün, ben sac mıyım
Ne var ise sende bende
Aynı varlık her bedende
Yarın mezara girende
Sen toksun da ben aç mıyım
Kimi Molla, kimi Derviş
Allah bize neler vermiş
Kimi arı, çiçek dermiş
Sen balsın da, ben cec mıyım
Topraktandır cümle beden
Nefsini öldür, ölmeden
Böyle emretmiş Yaradan
Sen kalemsin, ben uç muyum
Tabiata Veysel Aşık
Topraktan olduk, kardaşık
Aynı yolcuyuz yoldaşık
Sen yolcusun ben bac mıyım
(Dizelerdeki "cec" tahıl anlamına gelir. Arpa, yulaf falan.. "Bac" yol vergisi demek. Veysel burada "Yol kesen, baç toplayan anlamına kullanmış.)
Cemal Reşit Rey'de "İki Usta Bir Yöre" gecelerinde "Sivas, Veysel ve Muzaffer Sarısözen'i duyunca koşarak gittim. İki sebepten..
Bu ülkede arabesk icat olduğundan beri unutulan Anadolu Türkülerimize nihayet sahip olan bir kurum çıktığı, Cemal Reşit Rey, bu müziğe de kapılarını açtığı için..
İkincisi.. O gece anılacak iki büyük ustanın, ikisini de yaşamak mutluluğuna, ikisiyle de tanışmak, konuşmak, sohbet etmek gururuna ulaştığım için...
Muzaffer Sarısözen ve onun Yurttan Sesler Korosu, Bandırma'daki çocukluğumun en büyük şenliğiydi. Tek eğlencemiz radyoydu. Yurttan Sesler geceleri özel hazırlık yapılırdı, ailecek radyo başında toplanmak için. Mevsimine göre annemin soyup dilimlediği meyveler, ya da kestane kebaplar ve patlamış mısırlar.. Türküleri hep birlikte söylerdik.. Aile olmak bu değil mi?.
Veysel'i ilk Kilis'te dinlemiştik..
Ankara'da gazeteci olunca, hem Sarısözen, hem de Veysel'le tanıştım. Spor Salonundaki Modern Folk Üçlüsü Konserinde Veysel'le yan yana oturduk.. Doğan Canku düzenlemesi "Karatoprak'a gelince sıra, heyecandan ölüyordum.. Parça bitti.. Veysel bana döndü. "Konser sonrası beni çocuklara götür" dedi..
Götürmem mi?.,
Kuliste topladı üçünü de etrafına.. "Teşekkür ederim" dedi.. "Sizler yaptığınız bu müzikle, Veysel'i bu ülke sınırlarının dışına çıkaracak, dünyaya tanıtacaksınız.."
Sonra sarıldı, hepsini öptü..
"Uzun ince bir yoldayım" hele Aşkın Arsunan düzenlemesi ve Duygu Tarhan söylemesi ile öldürür beni yıllardır..
Neden?.
Veysel'de hem müzik vardır, hem felsefe.. Onun için yazının başına, onun CRR'deki geceye imza atan dizelerini koydum.. "Beni hor görme kardeşim"i Tolga Sağ, muhteşem okudu..
Gecenin bir başka güzelliği, ellerinde sazları ile sahneye gelen ve çalıp söyleyen dört genç kızımız oldu. Yani erkek saz ustalarına "Aşık" diyoruz da, kızlara nasıl hitap edeceğiz?.
Dördü de konservatuarlı.. Dördü de sazı konuşturuyor. Dördü de müthiş söylüyor..
Finaldeki Muzaffer Sarısözen derlemesi, Veysel Türküsü "Çiğdem der ki ben elayım" da harika koro o dördüydü işte..
Mercan Erzincan, Seval Eroğlu, Özge Çam ve Elif Nuse Doğan..
Dört genç ve güzel saz ustası.. Eğitimli.. Peki ne yapacaklar?.
Kendi türkülerini unutmuş, arabesk batağına gömülmüş, ülkemde bu kızların bu eğitim ve yetenekleri nerde işe yarayacak?.
TRT bile, Anadolu'nun sesini unuttuktan sonra..
TRT1'de en son ne zaman, bizim şarkılarımız ve türkülerimizin yer aldığı bir konser ya da eğlence programı izlediniz, bir hafta sonu akşamı, ya da gündüzü?.
Varsa yoksa, iğrenç dizi salgını..
O gece orada saz ustası gençler de vardı. Gene eğitimli.. Cem Doğan, Çetin Akdeniz, Erhan Uslu, Deniz Güneş, Hüseyin Ceylan mesela.. Nida Ateş, ve Mehmet Erenler gibi ustaları da dinledik.. Açılışı yapan Veysel uzmanı Cengiz Özkan, harikaydı.