İçinde yaşadığımız ama, zerre kadar tanımadığımız İstanbul'un geçmişini büyük tarih araştırmacısı, Üstat Radi Dikici, o nefis romancı üslubu ile anlatmaya devam ediyor.
Sizlerden gelen maillerden, Dikici'nin tarihi yazılarının tiryakilik yaptığını görüyor ve çok mutlu oluyorum.. Bu Anadolu bizim çünkü.. Onun tarihi de bizim, dolayısıyla.. Üstat, bu hafta gene çok renkli bir Bizans sayfası açıyor. Buyrun!..
***
Dönemin imparatoru
Maurice (582-602) Batı ordusunun 602'de kışlık yerine dönmesini yasaklayınca, ordu isyan etti ve kendilerine lider olarak
Phokas'ı seçtiler. Konstantinople'da halk da ayaklanınca Maurice, İzmit'e kaçtı ama orada yakalanarak idam edildi.
Senatonun da onayıyla Phokas (602-610) St John Baptist Kilisesinde yapılan törenle taç giydi. O sırada 55 yaşındaydı. Bizans tahtında ilerideki yüzyıllarda da hiçbir deneyimi olmayan kişiler yer aldı. Ancak onlar sağduyularını kullanarak çok kez başarılı oldular. Büyük bir şanssızlık eseri, Phokas ondan da yoksundu. Bu nedenle sekiz yıl süren imparatorluk dönemi tam bir karmaşa içinde geçti.
Çok acımasızdı... Özellikle son iki yıl içinde birini idama göndermesi için ona kızması ya da şüphelenmesi yetiyordu. Üstelik idam o kişiyle sınırlı kalmıyor, çok kere eşini ve oğullarını da öldürtüyordu.
Eski imparator ailesinin tamamı, rakip olacağından korktuğu ordu komutanları, üst düzey yöneticiler ve senato üyelerinden en az elli kişi bu dönemde idam edildi. Yakınları da hesaba katılırsa sayı yüzlerceydi.
Phokas, öldürmeye, yok etmeye o kadar alışmıştı ki..
Bir gün atıyla, Boğaz kenarındaki sarayına gidiyordu. Tekerleği kırılan bir atlı araba yolu tıkamıştı. Atıyla yandan dolaşacağına, hemen arkasındaki muhafız birliğinin komutanına işaret etti. Kılıcını çeken komutan önce atın, sonra da arabacının kafasını bir kılıç darbesiyle uçurdu. Muhafızlar arabayı yolun kenarına ittiler. Phokas da atını sürerek geçip gitti.
Bazı geceler, kıyafet değiştirerek eğlence yerlerine gidiyordu. Kendisi için en küçük bir eleştiri ve hatta imalı bir söz duyduğunda yine sivil giyinmiş muhafızlara işaret ediyordu. Muhafızlar, halka örnek olması için hemen orada adamı yatırıp kafasını koparıyordu.
Son zamanlarda o kadar azıtmıştı ki artık halk korkudan akşam hava karardığında evine çekiliyor ve sokağa çıkmıyordu. Bütün bunların doğal sonucu olarak, önce meyhaneler sonra da eğlence yerleri kapandı ve eski Konstantinople'dan eser kalmadı, adeta hayalet bir şehre döndü. Korku ve dehşet her yere hakim oldu..
Afrika'daki Kartaca Genel Valisi
Heraklius'tu. Yaklaşık 20 yıl kadar önce Maurice zamanında Perslerle yapılan savaşta büyük başarı kazanmış olan Heraklius, Roma'nın önemli komutanlarından biriydi. İmparatorluğun giderek kaosa sürüklenmesi karşısında hareketsiz kalmamaya karar veren yaşlı general, önce Konstantinople'a, ihtiyacı olan ve her yıl gönderdiği hububatı kesti ve hazırladığı bir donanmayla kendisiyle aynı ismi taşıyan oğlu Heraklius'u imparatorluk için 609'da Konstantinople'a üç bin kişilik bir güçle gitmek üzere yola çıkardı.
Önce Selanik'e varan genç Heraklius bir süre orada kaldı. Yine Maurice'in değerli generallerinden biri olup Phokas'ın damadı olduğu için idamdan kurtulan Priskus'la yaptığı gizli haberleşme sonunda, Konstantinople halkının kendisini hiçbir direnç göstermeden kabul edeceğini öğrendi.
Zaten Heraklius'un Konstantinople'a geleceği haberi bütün ülkeye yayılmıştı. Yaz ortasında Selanik'ten Konstantinople'a gitmek üzere yola çıktığında iki kez önü Bizans donanması tarafından kesildi. Ancak, her ikisinin de kendisine katılmasıyla güçlenerek yoluna devam etti.
3 Ekim 610 Cumartesi günü Hebdoman'a (Bakırköy) ayak basan Heraklius iki gün sonra Altın Kapı'dan girerek 5 Ekim Pazartesi günü şehir halkı tarafından büyük coşkuyla karşılandı ve imparatorluk sarayına vardığında kapıda onu Patrik Sergius, senatörler ve tüm üst düzey yöneticiler beklemekteydi.
Tehlike içinde olduğunu fark eden Phokas ise yanına karısını, on bin altın solidus ve yaklaşık 300 bin solidus değerinde mücevherini alarak önceden hazırlattığı gemi ile Kadıköy'e geçip oradan da Bizans'ın baş düşmanı Pers İmparatoru II. Hüsrev'e sığınmaya karar verdi. Ancak bindiği gemi vali Priskus'un yakın adamının emrinde olduğu için, Kadıköy yerine Sirkeci'ye döndü.
Tutuklanan Phokas imparatorluk sarayına getirildi. İmparatorluk Sarayı'nda önce senatonun onayı ile imparator seçilen Heraklius için St Stephen Kilisesi'nde taç giyme töreni yapıldı. Daha sonra Phokas tarafından sarayda rehine olarak tutulan nişanlısı Fabia /Eudokia ile nikahları aynı kilisede Patrik Sergius tarafından kıyıldı. 5 Ekim 610 tarihinden itibaren Bizans İmparatorluğu'nun yeni imparatoru genç Heraklius'tu.
("Phokas'a ne oldu, peki" diyorsanız eğer, haftayı bekleyeceksiniz.)