1986'da Dünya Kupası finalleri için gittiğim Mexico City'de en sevdiğim yer, Mariacchi Meydanı'ydı.. Yüzlerce Mariacchi.. O ünlü işlemeli kılıklar. Kafalarında geniş sombrerolar, ellerinde gitarlar.
25 sent verirdik, istediğimiz şarkıyı söylerlerdi. 1 dolar verirsen, alıp sevgilinin penceresinin altına götürür, serenat yaptırırmışsın..
İki sevgili dostum Attila Özdemiroğlu ve Şanar Yurdatapan 1970'lerin unutulmaz Şat Yapımını Şat 2 adıyla yeniden kurmuşlar.
Dün Günaydın'da Ömer Karahan'ın röportajında okurken aklıma geldi de..
Şanar'la Attila, Ömer'e demişler ki, "Sevgilisine pırlanta yüzük alacaklarına, bizden şarkı alsınlar.."
Valla, harika fikir.. Genç kızlar arasında bir anket yapın bakalım. Onları bir yüzük mü daha çok etkiler, bir şarkı mı?.
Ya da genç erkekler.. Bir yüzüğe bayılan kız mı daha değerlidir sizin için, "Benim şarkım" diye hülyalara dalan mı?.
Şat yapımı 1970'lerin başında Şanar, Attila ve Tunç (Onno tabii) kurmuşlardı. ŞAT da ordan geliyor zaten. Türk Pop Müziğine ŞAT kadar katkıda bulunan bir kurum yoktur.
Aranjmancılar değil, gerçek Türk popçuları, burdan girdiler yaşam sahnemize.. Sezen en başta tabii.. Sonra Nilüfer.. Ali Kocatepe şarkıları..
Bir minik ŞAT anımı tekrarlamak isterim.. O yıllar.. Ankara Yankı dergisindeki odamda oturuyorum. Bir genç kız girdi. Elinde bir 45'lik.. "Efendim, Ankara'ya TRT'ye denetime plağımı getirdim de, Şat yapımdan, Şanar Bey, size de uğramamı, bir plağımı da size bırakmamı söyledi" dedi.
Çalışırken kafam öyle yazımın içindedir ki, gireni görmem bile.
"Buyrun oturun" dahi demedim..
"Plağı oraya bırakın" dedim. Sonra içeriye seslendim.. "Murat!.. Bu küçük hanım şarkıcıymış. Bir resmini çek. Bir gün lazım olur, belki.."
Hayatımın en büyük utancıdır. Şu anda yazarken bile yüzüm kızarıyor.
Genç kız, Sezen Aksu, bıraktığı plak "Kaybolan Yıllar"dı..