Yani bir insan bu kadar şaşkına döner mi?. Bir insan kendi yarattığı, başarıya ulaştırdığı eseri, kendi elleriyle yıkar mı?.
Galatasaray'ı uçurumun kenarından alan Hamza Hamzaoğlu, başarısını sağlayan her şeyi gene kendi elleriyle yıktı.
Hamza işin başına geldiğinde, Galatasaray savunmada da, hücumda da rezil durumdaydı. Savunmada yapacağı pek bir şey yoktu. Çünkü en güvenilen adamlar sakattı.
Orta sahaya, moral depolayarak çeki düzen verdi, ama asıl hamleyi hücumda yaptı. Yenen golleri engellemek mevcut durumda hayaldi. O zaman kazanmanın yolu, yediğinden fazlasını atmaktı.
Hamza hücumdaki soruna çözüm aradı ve buldu da..
Sorun.. Galatasaray kanat akını yapmıyor, yapamıyordu. Rakipler ortadan gelişen akınları ezberlemiş, önlem alıyorlardı.
Hamza, gerçekten yürek gerektiren bir müthiş hamle yaptı.
Takımdan resmen kovulan Sabri'yi eski yerine, sağ beke koydu. Önüne, İtalyanlar zamanında yedek bile olamayan Bruma'yı yerleştirdi. Hemen içeride de Selçuk vardı.
Solda yaptığı, daha da yürekliydi. Forvet Olcan'ı buraya, beke koydu. Önüne de İtalyanların yüzüne bakmadığı Yasin'i.. Hemen içerde solda da Sneijder..
Böylece sağda Selçuk, Sabri, Bruma, solda Sneijder, Olcan, Yasin üçgenleri kuruldu. Bu üçgenler saat gibi işlemeye başlayınca, Galatasaray saat gibi kanat akınlarına başladı ve rakip savunmalar şaşkına döndü.
Hesap tuttu. Galatasaray yediğinden fazla atmaya başladı ve Fener'e yenilmesine rağmen Lig Liderliğine tırmandı. Şampiyonluğun bir numaralı adayı oldu. İşte olanlar da o zaman oldu..
Dışardan birilerinden emir aldığı açıkça belli olan Hamza, kendi yaptığını kendi bozmaya başladı. Önce Yasin'i psikolojik olarak öldüren hamlelere girişti. Onu en iyi oynadığı anlarda oyundan alarak, moralman bitirdi. Ardından Olcan, Yasin ikilisini yok etmek için ikinci hamleyi de yaptı. Olcan'ı kesip Telles'i takıma koydu. Sol kanat öldü.
Sonra Bruma'yı takımdan silince, sağ kanat akınları da bitti.
Trabzon maçının ilk 45 dakikasında Galatasaray'ın tek kanat akını yoktu. Tek şutu vardı sadece..
İkinci yarıda öyle intihar hamlelerine başladı ki, yenilgi garantilensin..
Hamit'in yerine, doğal olarak Melo'yu alması gerekirken, torbadan Emre Çolak'ı çıkarmıştı ilk yarıda.. Takıma hiçbir katkı sağlamayan, 10 kişi oynatan Emre Çolak'ı. Emre uzak şutları dışında, hiçbir özelliği olmayan bir tip. Elinde eğer Prekazi, Alex varsa, onların takımı 10 kişi oynatmasına razı olursun.. Ama Emre gibi biri için değer mi?. Ama Emre, belli birinin sevgili çocuğu. Hamza da onun emrinden çıkamıyor.
Kurtarıcısı Emre olan takım, kümede kalmaya oynar, şampiyonluğa değil.
Ardından Olcan'ı gördük kenarda.. "Tamam" dedik. "Telles dökülüyor. Şimdi Olcan, Yasin kanat akınları başlar.."
İnanamadık. Yasin'i çıkardı gene.. İyice bitirdi çocuğu. Artık Yasin'den hayır gelmez.. Telles de Galatasaray'ı bitirdi. İki değişiklikle, sağ kanadına Bosingwa ve Yusuf'u yerleştiren Ersun Yenal, İstanbul maçında olduğu gibi bu kanadı koridor etti.
Bunlar da yetmedi Hamza katliamı için. Son vurucu hamleyi yaptı. Sakatlanan Burak'ın yerine, Bruma'yı bekliyorduk, sağ kanada hareket getirir diye.. Hamza, torbadan tavşandan da beter bir şey çıkardı bu defa.. Eylülden beri lig maçı yüzü görmeyen Pandev'i, hem de deplasmandaki Trabzon maçında oyuna sokup, takımı fiilen dokuz kişiye indirdi.
Trabzon, Trabzon olsa, ilk yarıda Galatasaray'ı beşler, ikinci yarıda korkakça geri çekilip, sahayı Galatasaray'a teslim etmez, son 15 dakikada da, bir kere daha kovaya çevirirdi.
Hamza'nın Trabzon'da kovulmasını, Ersun Yanal önledi.
(Haftanın maçlarıyla ilgili, Özge Aydın ile yaptığımız spor sohbetini Sabah.com. tr'de bulacaksınız.)