İki enfes konser izledim, iki tarihi binada bu hafta.. Şıklığa bakar mısınız?.
Osmanlı'dan kalma salonda izlediğim konser Alla Franga idi. Cumhuriyet'in salonundaki konser Alla Turca.. Pazartesi İstanbul Radyosunun o tarihi binasındaki Mesut Cemil Tel salonunda, "Hoş geldin Bahar" konseri vardı..
Melihat Gülses, Nazan Sıvacı, Necmettin Yıldırım, Teoman Volkan Özselçuk, Tuğçe Pala, İhsan Güvenç.
Trafikte takılınca geç kaldım. En arka kapıyı aralayıp sessizce sızdırdılar beni içeriye ki, tıklım tıklım dolu. Kapı girişi ve koridorlar, belediye otobüsü gibi, kucak kucağa.. O koşullarda bir saat ayakta izledim, yaş 75, unutmayın. Öyle enfesti ki, bahar şarkılarımız, ne ayaklarıma kara sular indi, ne belim ağrımayı hatırladı.
"Önde yerinizi ayırdık" dediler.. Orda onca sanatçı, ben onları çiğneyip yayın anında oraya gidip hava atacağım, sonra da oturup "Sanata, sanatçıya saygı" yazıları yazacağım öyle mi?. Şarkılar rüyalar alemine götürdü beni.. "Yollar kapandı kardan" derken, Van'ı hatırladım. Evin penceresinden, kardan kapanmış yollara bakarken Hıncal, annesi mutfakta bu şarkıyı söylerdi..
Caner Altıntaş (Ud), Turay Dinleyen (Keman), Göksel Kabacı (Klarnet) soloları, yani taksimleri de bir ziyafetti. Boğaziçi Üniversitesi'nin Osmanlı'dan kalan Albert Long Hall'ünde ise Sevgili Evin'in "Rengarenk Üçlüler" adını koyduğu piyanolu üçlü vardı. Jan Schulmeister (Keman), Kamil Zvak (Çello), Martina Schulmeisterova (Piyano). Üç Çek sanatçısı.. Ama nasıl şirin, nasıl sevimli, nasıl içten üç sanatçı.. Hele piyanist Martina.. Seyretmesi bile keyifli ama, o kadar müthiş müzik yapıyorlar ki.. Haydn'ın Çingene Üçlüsü ile daha açılışta coşturdular salonu.. Eduard Lalo'nun Piyanolu Üçlüsü de nasıl neşeli.. Ve de ikinci yarıda tabii, ülkelerinin dehası Dvorak ile final yapacaklar.. O da enfesti.. Yaşasın İstanbul Radyosu!..
Yaşasın Boğaziçi Üniversitesi!..