Harika konserin ardından harika geceyi yaratan sürpriz patladı.. Konser bitince, bizim maç gurubundan, dünya çapında flüt ustası Bülent Evcil, sahneden koşup yanıma geldi.. "Hıncal Ağabey, kaybolma beraberiz" dedi.. Lütfi Kırdar'ın asansöründen aşağıya Borsa'ya indik ki, bir koca masa bizi bekliyor..
Maxim Vengerov'la yemek yiyecekmişiz, iyi mi?.
İDSO Müdürü Sezai Kocabıyık orda. Yardımcısı Hülya Özalaşar orda..
Murat Berk orda.. Naci Özgüç tam yanımda..
Az sonra Vengerov geldi, annesiyle.. Yaşlı ama nasıl dinç, nasıl sevimli bir anne.. ..Ve Vengerov nasıl tatlı, nasıl candan, nasıl bizden bir adam.. Kırk yıllık dostlar gibiyiz masada.. En neşelimiz de Vengerov'un kendisi..
Bir Vengerov bir minik fıkra anlatıyor, bir Naci..
Hemen tamamı müzik üzerine..
Bizde Karadenizli neyse, müzikte Viyolacı odur nedense..
Bütün fıkralar viyolacı üzerine bina edilir..
Kahkahanın bini bir para..
Rasim de sanki özel talimat vermiş, bir lezzet menüsü hazırlamış ki Borsa, o ünlü Le Grand Bouffe/ Büyük Tıkınma filmi halt etmiş.. Bir çeşit bolluğu.. Masanın üstü hep dolu..
Müzik ruhumuzu doyurmuştu, zaten.. O harika lezzetler, hem de öylesine keyifli, neşeli bir ortamda yenince, iyice patladık..
Ömre bedel, hayatta bir denen türden bir gece yaşadık, dünya güzeli İstanbul'umuzda..
Ah şu siyasetçiler!..