Ken Kesey adlı yazarın çok satan romanından önce tiyatroya (Baş rolünde Kirk Douglas oynamıştı) sonra sinemaya uyarlanan Guguk Kuşu, Baş Hemşire Ratched'in despot ve acımasız yönetimindeki bir tımarhanede geçer. Baş hekimi de bir şekilde avuçlarının içine alan baş hemşire, hastalarla, kedi fare gibi oynayarak kendini tatmin eder. Bu koğuşa bir gün, gönüllü deli McMurphy düşer.
McMurphy ufak suçlar işleyen bir serseridir. 6 ay ağır hizmete mahkum olunca, deli numarası yaparsa, bu süreyi bir tımarhanede çok daha kolay geçireceğini düşünür.
Tımarhanede, Baş Hemşire'nin hastalarla nasıl oynadığını görünce, ona kafa tutmaya karar verir. İkili arasında müthiş bir çatışma başlar. Bir yanda tüm yetkileri elinde tutan bir despot, öte yanda, onun hastaları ezme çabalarını boşa çıkaran bir zeka.. Sahneler ilerledikçe, koğuştakilerin bazılarının tıpkı McMurphy gibi oraya gönüllü geldiklerini hissetmeye başlarsınız..
Kim gerçek delidir, kim oynamaktadır?.
Oyunu Şakir Gürzümar sahneye koymuş.. Ve de fevkalade başarılı koymuş. Arası dahil üç saat süren bir oyunda seyirci ilgisini baştan sona ayakta tutacak bir ritmi tutturmak kolay değil..
Asıl büyük başarısı da yarattığı takım oyununda.. Çoğunu ilk kez izlediği genç sanatçılardan, en eski en deneyimlilere kadar bir kadroya takım oyunu oynatmanın ne demek olduğunu, bir Ankaralı olarak iyi bilirim. Böyle eski yeni dev kadroları Cüneyt Bey yönetir ve efsane oyunlar ortaya çıkardı.
Şimdi bir yanda, oyun boyu tekerlekli sandalyesinden kalkmayan muhteşem bir Kayhan Yıldızoğlu.. Evet o.. 78 yaşında..
Ve öte yanda, oyun boyu nerdeyse tek repliği olmayan ve sürenin yüzde 80'inde bir pencere pervazında tünemiş, çarmıha gerilmiş İsa pozunda, Onur Yenidünya..
Şef Bromden'de Bahattin Doğan bir mucize.. Provaların büyük bir bölümünde yer alan ünlü oyuncu son anda çekilme kararı vermiş. Yerine Galip Erdal hazırlanmış. O da gala gecesinde düşüp ayağını kırmaz mı?. Film çekiminde de, hastalardan biri ayni pencereden düşerek yaralanmış ve yerel gazetelere manşet olmuştu, tesadüfe bakar mısınız?.) Bahattin 3 prova ile çıktığı bu çok önemli rolde harikalar yaratıyor. Levent Can, Kevork Türker ve Yiğit Pakmen nispeten akıllı delilerde öne çıkıyorlar.
Pısırık doktorda Engin Yüksel de.. McMurphy'nin hastabakıcıya rüşvet verip düzenlediği partiye katılan fahişe rolünde Tuba Ünsal, çok çok iyi..
İnanmazsınız. Görmeniz gerek. Oktay Kaynarca müthiş kere müthiş.. Bu rolde düşünün Jack Nicholson gibi bir dünya devini, Bozkurt Kuruç gibi olağanüstü bir sahne sanatçısını izledim ben..
Oktay'ın yorumu, Nicholson ve Kuruç aklımdan çıkmazken bile müthişti.. Onu ayrı alkışladım.
Baş hemşirede Deniz Uğur'un yorumu benim için soru işareti..
Baş hemşirede, Louise Fletcher, Oscar getiren yorumunda, buz gibi soğuk ve hastaları ezen oyunlarıyla nefreti bir tip yaratmıştı. Hem de öyle soğuk kadın ve nefret ettiren bir tipleme yapmıştı ki, başından sonuna senaryoya paralel yapılan çekimler sona ererken, diğer oyunculara hiç de hemşire Ratched gibi bir buz dolabı bir kadın, kalpsiz, ruhsuz bir yaratık olmadığını göstermek için, bir çekim arasında üzerindeki giysileri atıp iç çamaşırlarıyla kalarak, "Ben aslında buyum" demişti.
Devlet Tiyatrosu'ndaki oyunda Sema Aybars'ın yüzünde de baştan sona hep ayni o sert, o soğuk, o acımasız ifade vardı., Deniz Uğur, yer yer gülümseyerek, yer yer o nefreti tipten çıkar gibi yaparak oynuyor.
Oyunu iyi, ama sorumlusu kimse, bilemem, bu yorum pek oturmamış. Şirin Dağtekin Yenen'in kostümleri fevkalade başarılı..
Dekorlar etkili ve pratik..
Oyunda önemli rol oynayan ışık yönetiminde Akın Yılmaz'ı da alkışlamak gerek.
Müzik ve efektlerin imzası Cenk Taşkan'a da (Bizim Majak yani..) gene yürekten bir kutlama..
Guguk Kuşu, tüm tiyatroseverlerin görmesi gereken bir oyun!..
Sakın kaçırmayın!..