İstanbul belki bugün anladığımız şekilde olmasa bile yaygın eğitime başlamak için ilk adımı İsa'dan sonra dördüncü yüzyılın ikinci yarısında atmıştır. Bu başlangıç ileride dünyada ilk üniversitenin kuruluşunun da temelini oluşturmuştur. Sonraki çağlarda dünyaca ünlü bilim adamlarının buradan yetişmiş ve tüm dünyada isimlerini duyurmuş olmalarına şaşırmamak lazım" diyor, Üstat Radi Dikici, Bizans tarihi üzerindeki derin araştırmaları sonucu hazırladığı bu haftaki yazısını sunarken..
***
Dünyada ilk üniversite 425 yılında Konstantinople'da (İstanbul) kurulmuştur. Ancak üniversitenin kuruluşunu sağlayan nedenleri iyi görebilmek için 383 yılına yaklaşık 40 yıl kadar geriye gitmek gerekmektedir.
Tarihte, sınıflara ayırarak yedi yıllık eğitim fikrini ilk ortaya atan İmparator Büyük Theodosius (379-395) olmuştur.
Nitekim sırf bu amaçla okul yapılmak için onun emriyle bugün Beyazıt ve Laleli'nin olduğu bölgede 22 dönümlük bir arsa ayrılmıştır.
Eğitim şu şekilde planlanmıştır.
Birinci bölüme sekiz-on yaşları arasında çocuklar alınacaktır. Onlara Latince, Grekçe, matematik, hitabete giriş ve teoloji okutulacaktır. İlk yılı tamamladıklarında ikinci yıl yine Latince, Grekçe, matematik, hitabet, felsefeye giriş ve teoloji okuyacaklar, başarılı olanlar üst sınıfa geçecekler ama aldıkları derslere felsefe, hukuk ve astronomi eklenecektir. Dördüncü ve beşinci yıl daha çok hitabet, hukuk, felsefe ve diplomasi okuyacaklardır. Okulu başarıyla bitirenler iki yıl imparatorluk ofislerinde hangi konuda başarılı ise o bölümlerde çalışacaklardır. Böylece yedi yıllık eğitimden sonra istenilen kalitedeki elemanların muhtemelen önemli bir kısmı devlet tarafından istihdam edilecektir. Tabii ilk yıl başarılı olup üst sınıfa geçen öğrencilerin yerlerine yenileri alınacak ve bu böyle devam edip gidecektir. Nitekim okul kurulup imparator tarafından açıldıktan sonra ilk öğrencilerinden biri, oğlu yani geleceğin imparatoru Arkadius olmuştur.
Böylece Bizans İmparatorluğu'nda ilk olarak resmi eğitim başlamıştır.
Aradan kırk yılı aşan bir süre geçmiştir.
Arcadius imparator olduğunda içinden yetiştiği okulun mükemmelleştirilmesi için her türlü gayreti sarf etmiştir. Ayrıca biri Kadıköy'de olmak üzere, büyüyen şehrin beş ayrı yerine yeni okullar kurdurmuştur. Hatta eğitimin daha üst seviyelere çıkartılması için okullara yeni bölümler ekletmiştir. 408 yılında Arkadius ölünce yedi yaşındaki II. Theodosius tahta geçince imparator naibi olarak atanan Anthemius da, gençliğinde okuduğu okulun ona sağladığı yararı çok iyi bildiği için desteğini hiç esirgememiştir.
İyi bir kaligrafi ustası olan İmparator II.Theodosius, aynı okuldan yetişmiş ama oradaki eğitimi yetersiz görüldüğü için dönemin en ünlü hocalarından daha sonra hukuk, aritmetik, astronomi ve hitabet dersleri almıştır. Eğitim sisteminde ikinci bir adım atma gereğinin farkına varınca konuyu danışmanları ve bilim adamları ile uzun süre tartışmış, sonunda kararını vererek mevcut eğitim sisteminden tümüyle ayrı bir yapılanmaya gidilmesini emretmiştir. 423 yılından başlayarak, yeni binaları ile üniversite kurulmaya başlanırken bir taraftan da eğitim programları yeni baştan düzenlenmiştir.
425 yılı geldiğinde 17 Şubat Cuma günü imparatorun da katılımıyla yapılan tören sonunda dünyadaki ilk üniversite, Konstantinople Üniversitesi- Pandidakterion eğitime başlamıştır.
Üniversitede 31 kürsü kurulmuştur.
Bu kürsülerden 10'unda Latince, 10'unda Grekçe Gramer; 3'ünde Latince, 5'inde Grekçe hitabet; 2'sinde hukuk ve 1'inde felsefe eğitimi yapılacaktır. Üniversite hocaları, devrin bilginleri arasından seçilerek senato tarafından görevlendirilmiştir.
Üniversite'nin en önemli derslerinden biri hitabettir. Çünkü iyi hatiplerin üst görevlere tırmanması kolaydır. İmparator müşavirlerinin çoğu hatipler arasından seçildiği gibi, senatörler arasında sivrilenler de daima iyi hatipler olmuşlardır. İleriki yıllarda ihtiyaç duyuldukça eğitim sistemine tıp, astronomi, hukuk, tarih, mimarlık ve mühendislik gibi birçok kürsü eklenecektir. Sonraki yüzyıllarda ise Pandidakterion yetişen öğrenciler, ülkenin birçok şehrinde açılan üniversitelere öncülük edeceklerdir.
(Bu yazı Radi Dikici'nin bu hafta yayınlanan "Dört İstanbul" kitabının 73-77 sayfalarından derlenmiştir.)