Kültür(lü) Bakanımız, 21. Yüzyıl İstanbul Sosyetesi Düğünleri kültürü üzerine derin araştırmalar yapmak için o düğün senin, bu düğün benim dolaşır ve büyük bir yoğunluk içinde çalışırken, ben işsiz güçsüz kulunuz, boş vakitlerimi doldurabilmek için, geçen hafta sonu da İzmir yollarına düştüm..
İzmir Devlet Opera ve Balesi'nin "Bahar Konseri" vardı. Aslında tam da baharda yapılacaktı..
Viyana Flarmoni yılda iki geleneksel konser yapar ve bunları TRT dahil dünya televizyonları verir. Bilirsiniz.. Yılbaşı Konseri ve Bahar Konseri.. Yılbaşı konseri salonda, bahar konseri bahçededir. Schönbrunn Sarayı'nda tabii..
İzmir Operası bu geleneği sürdürüyor. Bahar konseri geçen ay, açık havada yapılacaktı. Ama Soma yüzünden ertelendi. Birden yağmurlu havalar yurdu sarınca da A.Adnan Saygun Salonu'na alındı. Tabii açık hava 3 bin kişilik olunca, salon konserini de üç defa tekrarlamak gerekti.
Niye anlatıyorum..
Çünkü, düğün dernek işlerinden çok yoğun Sayın Bakanımızın, bu konseri izlemek için bir gecesi mutlak olurdu, eğer istese, eğer içinden gelse, eğer birazcık "Yahu benim en önemli kurumlarım neler yapıyor acaba" diye merak etseydi..
..Ve eğer, yanılıp da gelse ve bu konseri izleseydi, senelerdir, alttan alttan çağdaş Türkiye'nin en büyük ulusal ve uluslararası gururu bu kurumları ortadan kaldırmak üzere planlar hazırlayan bürokratlarının hepsini toplar "Siz ne yapıyorsunuz?. Paralel yapı buraya da mı sızdı" diye kıyameti koparırdı.
Bakın özetini söyleyeyim. Bunca yıldır opera konserleri izlerim, dünyanın dört bir yanında.. Milyonlarca dolar maliyetli o meşhur Üç Tenor (Pavarotti, Domingo, Carreras) konserlerini bir kenara ayırın. Bu kadar güzel, bu kadar neşeli, bu kadar keyifli bir konser az izledim. İlk kutlamam tabii, İzmir Opera ve Balesi Genel Sanat Yönetmeni Aytül Büyüksaraç'a..
Bir konser, bir opera ve bale kurumunun bütün sanat gücünü en güzel sergileyecek şekilde, ancak böyle düzenlenir. İkinci teşekkürüm sevgili Erdoğan Öztürk'e.. Kurumun basın danışmanı.. Beni her etkinlikten mutlak haberdar eden sevgili dost.. Hem benim, hem İzmir'in Sevgili dostu o..
Konser İbrahim Yazıcı'nın yönettiği İzmir Devlet Opera ve Balesi Orkestrası'nın seslendirdiği Carmen üvertürü (Bizet) bomba gibi başladı.. Alkışlar daha dinmeden kenardan çocuklar korosu sahneye girdi. Dünya tatlısı minikler, Carmen'in o nöbet değiştiren askerleri taklit eden çocuklarının şarkısını öyle güzel söylediler ki, salon bir daha ayağa kalktı, bir daha da oturmadı zaten..
Aşk-ı Memnu'nun Beşir'i (Serkan Taylan) ve Bihter'i (Filiz Güneş) şarkılarını söyledikten sonra, Dünya Operalarının en popüler aryalarına sıra geldi. Böylesine halka açık konserlerde, program yapmak en önemli iş.. Popüler yaparsanız, her konserle opera onlarca yeni izleyici kazanır. Konserleri bu amaçla kullanmak gerek. İzmir bunun farkında..
Bas Umut Tarık Akça, müthiş Mefisto (Faust/ Gounod) aryası ile salonu doldurdu ve ardından dünyanın en hovarda ve en ünlü opera şarkısı geldi.. La Donna e mobile/ Kadın dönektir.. Rigoletto ve Verdi tabii.. Genç tenor Murat Direk'ten dinledik..
Elif Genek büyüledi bizi sonra.. Nasıl harikulade söyledi, Jülyet'in şarkısını (Gounod/ Romeo Jülyet).
Ve Mete Uğur'dan (Nur içinde yatsın) bu yana dinlediğim en müthiş Escamillo, yani Toreodor oldu, Cengiz Sayın.. Sonra gene büyü.. O nasıl bir İlkbahar Sesleri'dir.. O nasıl bir Strauss şarkısıdır, Evren Işık?.. Ve de ne güzeldi, Evren'e eşlik eden İzmir'in minik dansçıları..
Verdi'nin Maskeli Balosundan Renato'nun şarkısını Tamer Peker'den alkışlarla dinledimiştik ki, nefesim kesildi.. Bir Çingeneler Korosu (Verdi/ İl Trovatore) söyledi, İzmir Balesi korosu olmaz böyle şey. Bu şarkı, dünyanın en popüler, en sevilen ve en zor koro şarkısıdır. Nasıl muhteşemdi İzmirliler anlatmam mümkün değil. Resmen yıktılar salonu.. Ayni koroyu daha sonra Verdi/ Aida Zafer Marşında ve Verdi/ Nabucco Esirler Korosu'nda izlerken "Bu koro özel konser vermeli" dedim, içimden.. İnsan doyamıyor.. Anno Çubuçenko, flamenco danslarıyla çok şirin bir Carmen sundu ve..
..ve Aydın Uştuk'un Palyaço'su (Leoncavallo) gecenin bir başka doruk noktası olarak tavana vurdu. Uştuk makyajı, oyunculuğu ve sesiyle harikaydı.. İzmir Balesi sanatçılarının Aydın'a harika bir mizansen içinde eşlikleri, sahnenin etkisini iyice yükseltti.
Burçin Çilingir Savigne Verdi/ Talihin Kudreti Operasından Leonora'nın o unutulmaz aryasını hepimizin içine akıtarak söyledikten sonra, solistler, dansçılar, herkes geldi sahneye ve dünyanın en güzel opera konseri final şarkısı Verdi/ La Traviata/ Brindisi'yi bütün salonla birden söylediler..
..Ve kimsenin bitmesini istemediği konser ne yazık ki bitti..
Hayatımın en unutulmaz gecelerinden biri daha bitti..
"Bitti" lafın gelişi tabii.. Böyle güzellikler bitmez.. Anılardan silinmez ki.. Her fırsatta hatırlanır ve her fırsatta yeniden yaşanır..
İzmir Devlet Opera ve Balesi'ne, orkestrasına, korosuna bir kez daha bin teşekkür.. Ama yazmam gereken isimler var daha..
O müthiş koroya yıllarca emek veren ve bu düzeye gelmesini sağlayan konuk şef Joachim Gallus ve o gecenin şarkılarını hazırlayan Slavil Zdradkov Dimitrov tabii..
Geceyi güzelleştiren stilize dansların koreografı Banu Dağcıoğlu..
Çocuk Korosunu hazırlayan Şahin Erkılıç, çocuk balesinin koreografı Hülya Nüfusçu..
Sahne düzenlemesini yapanlar Haldun Özörten ve Aydan Çınar.. Harika ışık tasarımcısı Sedat Özen..
Ellerinize, beyninize, yüreğinize sağlık..
Sizler çağdaş Türkiye'nin simgesi, gururusunuz..
Yürekten kutluyorum!..