Onu altı, yedi yıl falan önce tanımıştım.. HaberTurk'te TelePazar yapıyorduk, aşağı yukarı TRT'de yaptığımız ekiple.. 3 saatten fazla süren ve içinde, TRT dahil televizyonların yüz vermediği spor dalları ve ekrana gelme şansı olmayan sanat ve kültür olaylarını da içeren bir magazin ve eğlence programıydı, TelePazar, özetle.. 10 dakikalık bir bölümü de Uğurkan Erez'e ayırmıştık. Her hafta bir giyim markasının kıyafetlerini seçer ve ajansının mankenleriyle bir defile sunardı.
Uğurkan yılın modası üzerinde bilgiler verirken, mini defile de hoş bir görüntü oluştururdu ekranda..
Senem, Uğurkan'ın mankenlerinden biriydi. İzmir'den gelmişti.
Adı gibi güzel bir kızdı. (Senem, Güzel kız demektir.) Alımlı vücudu, uzun boyu ile diğerlerinin arasından hemen sıyrılıyor, göze çarpıyordu ama o kadar.. Hani "Yüzüne bakınca kızarır" dediğimiz kızlar vardır ya.. Onlardandı. İzmir'den gelmişti.
Ekibin en sessiz, en sakin kızıydı.
En arkalarda durur, ağzını açmaz, bir şey sorduğunuzda tek kelimelik zoraki yanıtlar verirdi.. Öylesi..
Program bitti.. Senem'i bir daha görmez oldum..
Bu ülkede zaten defile falan yapılmaz olmuş, mankenlere pek iş kalmamıştı.
Reklamlara foto modellik, ya da dizi oyunculuğu dışında şansları yoktu..
Yıllar sonra NTV'nin yeni binası henüz tam yerleşmemişken, ortadaki geniş alanda bir Türkiye Güzeli Yarışması düzenlemişlerdi.
Ben de jüri üyesiydim..
Kapıdan girerken gördüm gene Senem'i.. Organizasyonda görevliydi.
Konukları karşılıyordu.. Gene güç bela iki cümle konuştuk.. "Ne haber?.. Nerelerdesin?.." falan filan gibisinden.. Ayni çekingen Senem!..
Sonra adına rastlayışım, geçen hafta ortalığı bayağı karıştıran skandal haber ve fotoğraflarıyla oldu.
Kokainli, her şeyin serbest olduğu seks alemlerinin göbeğinde, o İzmirli utangaç, mahcup, saklanan kız vardı.. Öyle akla hayale gelmez fotoğraflar çektirmişti ki, öyle umursamadan. "Gözümle görsem inanmam" derler ya, öylesi resimler ve daha da çarpıcı, sarsıcı açıklamalar..
Hikâyenin özeti her şeyi anlatıyordu.
Senem işsiz ve parasız kalınca, kendisini bu cömert âlemlerin içinde bulmuş, bunlardan birinde, insanlardaki tüm duvarları kaldıran ve uyaran kokainle tanışmıştı. Dikkat buyurun.
Kokain uyuşturucu değil, uyarıcıdır.
Bu yüzden uyuşturan eroin gibi fakirlerin değil, tam tersine zenginlerin narkotiğidir. Ondan sonrası vur patlasın, çal oynasın çılgın bir hayat..
Nerde kokain, orda Senem!.
Olayın görünen yanı bu.. Ama bu, buzdağının suyun üzerindeki kısmı.. Bu ülkede kokainle alem yapan binlerce, belki on binlerce insan var.. Aşağı yukarı benzeri iş gören, hapların ve esrarın satılma yerleri ortaokul kapılarına kadar indi.
Yakalananlar, yakalanmayanların yüzde biri değil..
Bu felaketle mücadele etmek gerek. Ama bu işe Narkotik Polisin gücü yetmez.
Amerika kokainle savaş için en ağır yasaları çıkardı. Kokain üreten ülkelerde, başta Kolombiya, yurt dışı operasyonlar düzenliyor, CIA.. Buna rağmen Amerika'da tatmayan, denemeyen genç nerdeyse bulamazsınız.
Neden?. Polisiye önlemler yetmiyor da ondan.. Artan önlemler, fiyatı arttırıyor sadece..
Önlemin yolu iki yerden geçiyor..
Aileden ve okuldan.. Ama önce aile.. Aileler çocuklarına çok küçük yaştan, hatta ilkokuldan başlayarak göz kulak olmak zorundalar. bir.. Bunların nasıl bir zehir olduklarını ilk onlar anlatmalılar, iki..
Yani, narkotik mücadelede Aile Terbiyesi ve Ailenin sıkı gözetimi en başta geliyor. Bu olmadı mı, sokak tüccarlarının işi çok kolaylaşıyor..
Aile gözetimi çocuk okula başladı mı, iki misli artmalı..
Çünkü orada "Kötü arkadaşlar" bekliyor.. Satıcıların bir şekilde elde ettiği okullu çocuklar, arkadaşlarından kurban seçme peşindeler.
Tabii okul yönetimi de, uzmanlar ve polislerle iş birliği yaparak, etkili ve geçerli eğitim programları uygulamak zorunda..
Amerika, zararlılarla mücadelede en etkili yolun, bir zamanlar bu hataya düşmüş ünlüleri kullanmak olduğunu keşfetti.
Bu köşede ayrıntılı yazmıştım.
2000 Sydney Olimpiyatları'nın en başarılı sporcusu yedi madalyalı Marilyn Jones, sadece Amerika'nın değil, dünyanın sevgilisi olmuştu, müthiş bir atlet olduğu kadar, sevimli ve çarpıcı bir genç kız olduğu için..
Yıllar sonra Jones doping kullandığını itiraf etti. Tüm madalyaları geri alındı. Hapse girdi. Kelimenin tam anlamıyla rezil oldu.. Ama yılmadı.
Devletin de yardımı ile geri döndü..
Önce televizyonlarda, sonra okul okul gezerek konferans salonlarında, gençlere ve öğrencilere ilaç kullanmanın nasıl rezil bir şey olduğunu, insanı nasıl insanlıktan çıkarıp, çukurlara düşürdüğünü anlatmaya başladı. Karşılarında gördükleri Jones'u dinlemek öğrencilere her türlü dersten, nasihatten, her türlü hoca sözünden daha etkili geliyordu. Jones konuşurken, arkasındaki ekrandaki mini belgesel, onun ne zirvelerden ne bataklara düştüğünü gerçek görüntülerle anlatıyordu çünkü..
Bu sabah okudum. Senem gönüllü olarak amatem'e yatmış. İstiyorsa, tedavisi kolay. Çünkü kokain, eroin türünden değil. Bağımlılık yapmaz.
İçmediğiniz zaman krize girmezsiniz.
Kokain isteği aslında her şeyi unutup dağıtmak ve bir zevk âleminde boğulmak isteğidir o kadar. Bu yüzden tedavisi kolay ve başarı oranı çok yüksektir.
Senem, amatem'den temiz olarak çıkarsa, Aile Bakanlığı onunla iş birliği yapmalı.. Aile Bakanı Ayşenur İslam, bu yazdıklarımı en iyi değerlendirecek durumda..
Senem'in trajik yaşamı tüm gençleri etkileyecek, çok çarpıcı bir örnek olay olarak okullarda öğrencilere ve okul aile birliklerine verilecek konferanslarda kullanılabilir. Hazırlanacak belgeseli bizzat Senem sunar. Başına gelenleri bizzat Senem anlatır..
Çocuklar uyarılır. Ailelere gözlem ve mücadele yolları anlatılır. O zaman inanın Narkotik Polisten çok daha iyi sonuçlar alınır.
Aile Bakanlığı önce Senem'in kurtulmasına destek olmalı, sonra da potansiyel kurban gençleri kurtarmak için Senem'i yurt çapında programlarda değerlendirmeli.. Bu programları uzmanlar hazırlar. Zor değil..
Ben Sayın Bakanın yerinde olsam, bugünden amatem'e gider, Senem'le konuşur ve ilk adımı atardım..
Önce Senem'i, sonra öteki gençleri kurtarmanın ilk adımını..