Siyaseti sevmem.. Hele bu seçim öncesinin beni nasıl iyice nefret ettirdiğini dün yazdım. Siyaset sevenler için yüzlerce köşe yazarı Allahın günü döşeniyor, vatanı kurtarmasalar da, yandaşlarının yüreklerini serinletiyorlar. Bu yüzden içim rahat..
Benim gibi nefret eden okurlar için, hayatı yaşanmaya değer yapan şeyleri, içinde olup da farkında bulunmadığımız güzelliklerin altını çizen konular seçiyorum, ben de.. Özellikle de, kimselerin yazmaz olduğu kültür ve sanat konularını bol kepçe seçiyorum ki, bu ülkenin en ihmal edilmiş insanları, sanatçılarına karşı bir damla görevimizi yerine getirelim..
Dün Salkımsöğüt'ün Türküsü kitabından minnacık söz etmiştim, Evin İlyasoğlu'nun yazdığı. İki satır da değinmiştim, Nazım'ın bu enfes şiiri ile tanışmama..
Şimdi biraz daha geniş anlatacağım.. Şiirin tamamı da köşemde, merak etmeyin..
***
Bandırma.. Babam Van'dan tayin olmuş gelmiş..
Ben ilkokula yeni başlamışım.. Savaş sonrası, yani yokluk yılları.. Ekmek bile karneyle.. Karne ne, ne bilsin bugünün gençliği..
Televizyonun adını duymamışız. İki radyo var. Türkiye Radyo Postaları diye.. Postaneden yayın yapıyorlar da ondan. Biri Ankara, öbürü İstanbul'dan.. Parazitli. Doğru dürüst dinlemek zor.
Bir sinema var, Arap filmleri oynatıyor durmadan..
Yusuf Vehbi en ünlü oyuncu, anlayın.. Arap şarkılarını Sadettin Kaynak Türkçeleştiriyor, Münir de söylüyor, filmde.. Oluyor, müzikli, ibretli, hisli dramalar..
Arabeskin asıl girişi o zamanlar.. Nefret ediyorum, Arap filmlerinden. Adam gibi filmi bir tek Orduevi sineması oynatıyor. O da haftada bir gün.. "Adam gibi" dediğim de, Amerikan filmi..
Çevrildiğinden on yıl sonra..
Niye anlatıyorum.. Tek eğlencemiz, ağbimle, cumartesi geceleri çünkü..
O yokluklar devrinde, cumartesi geceleri annem, Manyas'ın Çavuşköy'ünde yaşayan babaannemin gönderdiği malzemeleri de kullanır, bir çilingir sofrası düzerdi ki.. Babam ve arkadaşlarına..
Gedikli arkadaşlar Aslan Amca (Alpaslan Türkeş) ve Ahmet Amca (Ahmet Ellezoğlu.. Bana İngilizceyi öğreten adam.) Ünlü Türkçüler.. Sansaryan Hanın tabutluklarında yatmışlıkları var..
Sofrada rakı içildiği için biz çocukların oturması yasak.. Ama sohbet o kadar güzel ki, dinlememiz serbest.. Konu edebiyat.. Şiirler.. Şiir matinesi adeta..
En heyecanla beklediğimiz de Aslan Amca'nın Nâzımları...
Bahri Hazer'i harika okurdu mesela..
Kuvayı Milliye, Saatler'i paylaşıp okurlardı, babam, Ahmet ve Aslan Amcalar..
Bir savaş filminin sonunu bekler gibi beklerdim, Saatlerin sonunu.. "Alaca karanlıkta, bir çınar dibinde, beygirinin yanında duran sarkık, siyah bıyıklı süvari kısa çizmeleriyle atladı atına.
Nurettin Eşfak baktı saatına:
- Beş otuz...
Ve başladı topçu ateşiyle ve fecirle birlikte büyük taarruz..."
Salkımsöğüt'ü okurken Aslan Amca, bir müzik dinlediğimi sanırdım. Öyle yazmış Nâzım.. Dikkat buyurun, yedi yaşındayım daha..
Ve 1958'de, 20 yaşında bir kız, Salkımsöğüt'ün içindeki muziği keşfedip, hem de bilimsel bir yazı yazmış.. Benim "Müzik gibi" dediklerim, müzikmiş meğer.. Müzikmiş gerçekten..
Evin İlyasoğlu genç kızın adı.. Makalesinin adı Salkımsöğüt'ün Türküsü.. 2014 yılında yazdığı kitabın adı bu ve bu yazı ile başlıyor.. Alın okuyun..
Ben bir bölümünü alıntıladım..
Yedi yaşındaki Hıncal ve 9 yaşındaki Öcal'a müzik gibi gelen o ünlü bölüm için yazdıklarını..
Buyrun..
"Atlılar atlılar kızıl atlılar,
Atları rüzgar kanatlılar!
Atları rüzgar kanat...
Atları rüzgar...
Atları...
At..."
İlk bakışta büyük bir at sürüsünü andıran dizelerin gittikçe küçülüp bir sözcükte özetlenmesi, geride kalan, tek atlının öyküsüdür. İlk dizede kızıl atlıların betimlenmesi, ikinci dizede bu atlıların eylemi, üçüncü dizeden sonra ise o görkemli devinimin sönüşü verilmiş.
Yalnız "a, ı" kalın seslileri ve "ü" ince seslisinin kullanıldığı bu bölümde "t, l, r" sessizleriyle ve tekrarlarla oluşan aliterasyon da at nallarının sesleri bir fırtına güçlülüğünde yansıtılmaktadır. Buradaki cacophony büyük at sürülerinin koşuşundaki gürültüyü duyuruyor.
Devinim yönünden şiirin en canlı bölümü. Belki konunun bir özeti de aynı zamanda. Bir evrimin doruğu erişiyle, bir çöküş, yenilgi ve sönüşü vererek sonuca hazırlanıyor burada şiir. En yiğitten en güçsüze bir akış, büyüyen bir tükeniş var. Tek bir temanın (at) çeşitlemeleri olarak başlı başına bir müzik yapıtı gibi bu bölüm."
***
Unutmadan.. Bir de.. Babamların Bandırma gecelerinde paylaşarak okudukları Kuvayı Milliye'yi büyük sanatçı Zeliha Berksoy tiyatrosunda bir müzikli oyun gibi hazırladı. Her pazartesi Ses Tiyatrosu'nda.. Müzikler de Muammer Sun Usta'dan, Anadolu renkleri.. Kuvayı Milliye içinde yer yer "Memleketimden İnsan Manzaraları" da var.
Zeliha okuyor.. M. Ali Kaptanlar, Tamer Levent, Devrim Evin, Yurdaer Okur, Cenk Sözeri, Nişan Şirinyan, Efe Tunçer okuyor.
Her pazartesi Beyoğlu Ses Tiyatrosu'nda..
Gidin mutlak..