Madalyonun iki yanı var. Birinci tarafında yargı.. Aziz Yıldırım hakkında dava açıldığında tutuklama kararı alan ve hakkında kesinleşmiş bir hüküm olmadığı halde bir yıl mahkûm gibi yatıran yargı..
O zaman demiştim ki, "Tutuklama üç özel bir durum gerektirir. Delillerin toplanması tamamlanmamışsa, sanığın dışarda kaldığı takdirde delilleri karartması mümkünse ve kaçma ihtimali varsa.."
Yıldırım'ın dosyası tamamdı. Delilleri karartacak bir gücü yoktu. "Kaçmaz" diyenlerin de başındaydım. Ama mahkeme, bu üçüncü şıkkı dikkate alarak, tutuklu yargıladı Aziz Yıldırım'ı.
Aziz Yıldırım, hakkındaki mahkûmiyet kararı kesinleştiği gün, yurt dışındaydı. Ne yaptı?.
Döndü..
"Kaçabilir" diye onu bir yıl yatıran yargıçlar, bu tabloya ne derler acaba?.
Madalyonun öbür tarafı..
Aziz Yıldırım "Fenerbahçe teslim olmaz" dedi gelir gelmez. Kendisini Fenerbahçe'yle özdeşleştirmeye devam ediyor.. "Fenerbahçe demek ben demek" diyor, alenen resmen.. Adam 14. Lui!..
Sen bir suç işlemişsen, Fenerbahçe niye, kime teslim olacak ki..
Suçun varsa, ki, şu andaki duruma göre artık var, bu senin kişisel sorunun.
Senin yaptığın şike Fenerbahçe'yi sıkıntıya sokar, ama lekelemez.
Fenerbahçe, bu ülkenin en saygın tüzel kişiliklerinden biridir.
Ona sığınma ve Fenerbahçe'yi bu işe bulaştırma, Aziz Yıldırım. Kendi hesabını kendin ver!.