Dün sabah, kahvemi koyup, gazetemi masaya her günkü gibi keyifle yaydığımda başıma gelecekleri bilmiyordum.. Birinci sayfadan itibaren, haberleri ve yazıları okuyarak başladım gene her zamanki gibi ve kendi sayfama gelince, dondum kaldım. Bir kere daha reklamcıların oyuncağı olmuştum, onu gördüm ilk bakışta.. Bu köşede, bilirsiniz, esasında, reklamlardan artan yeri doldurmak için yazarım. Okunduğu için falan değil.. Öyle olsa, bir gram itibar gösterirler.. Bu defa paralı reklam da değil.. Kendi gazetemin promosyon ilanı sayfanın yarısını kaplamış.. Hadi Hıncal'ın yazılarının yarısı çöpe..
Yahu bu gazete, promosyon sayesinde satıyorsa, biz yazarlara ne gerek var?. Yok, tirajı sağlayan yazarlar ve gazetecilerse, o zaman promosyon duyuruları için yazarını niye iki paralık ediyorsun?:
Neyse.. Reklamcıların keyfine göre yazmaya alışmıştık aslında.. Beni asıl öfkelendiren "Ah Orman ah!.." yazısı oldu.
Beşiktaş Başkanını eleştiren bir minik yazıydı.. Ne var ki, başlığın altında bambaşka bir yazı vardı.. Cumartesi günü bu köşede yayınlanan ve o geceki ilginç konseri haber veren satırlar, salı gazetesine "Ah Orman ah" başlığı altına yeniden girmişti. Eski, yayınlanmış, silinmesi gereken bir yazı, yeni bir yazının başlığı altına nasıl girer?.. Ben 1957'deki ilk günümden beri gazeteciliği keyif aldığım için yaptım.. Bu keyfin içine edildiği zaman, yazmamın anlamı kalmaz.. Değeri de olmaz zaten.. Keyifle yazılmayan yazı, keyifle okunmaz çünkü.. Bugün sayfada (Eğer reklamcılar lütfeder ve izin verirlerse, dünden kalma iki yazımla, dün yanlış yayınlanan "Ah Orman ah" yazısının aslını bulacaksınız inşallah.. Dilerim bu defa doğru başlık altında doğru yazılar olur!..