Ağustos ayının büyük bir bölümünü Bodrum'da geçirdim.
İki müthiş uluslararası festival vardı çünkü..
Tarihi Bodrum Kalesinde "Uluslararası Bale Festivali.." Modern Turgut Reis Marinası'nda "Doğuş Klasik Müzik Festivali.."
Şimdi bakın..
Bodrum bu ülkenin dünyaca en ünlü turizm merkezi değil mi?. Ağustos ayında dünyanın dört bir yanından binlerce turist bu yarım adada değil mi?.
Öte yanda iki dünyada yankı uyandıracak kültür ve sanat günleri, bu müthiş turizm merkezinde değil mi?..
Bu ülkede bir Kültür ve Turizm Bakanı var.
Şimdi bu bakan, böylesine önemli bir turistik merkeze, hem de böylesi, Türkiye'nin gururu iki festivale sahne olduğu ayda, bir gün için olsa uğramaz mı?. "Ne oluyor?. Ne eksik, ne fazla var?. Seneye daha iyi neler yapılabilir" merak etmez, bakmaz mı?.
Bakmadı. Aldırmadı. Umursamadı..
Yoğun işleri vardı, zahir..
Şimdi Bodrum'da sokağa çıkalım. Karşımıza çıkan ilk yüz kişiye "Bu ülkede Kültür ve Turizm Bakanı kimdir" diye soralım.. 10 tanesi bilir mi?. Çeşme'de?.. Antalya'da.. İstanbul, İzmir'de.. Kapadokya'da.. Nerede isterseniz..
Siz bu satırları okuyanların çoğunluğu da "Kimdi yahu" diye düşünüyorsa şaşmam..
Turizmin en sıcak, Kültür'ün en dorukta olduğu günlerde ortalarda görünmeyen bir bakanla, "Turizm Politikası" olabilir mi?.
Ama bakın, bugünkü bakanın günahını almayalım..
Bu bakanlıklar kurulduğu günden beri böyle oldu hep..
Önceleri koalisyonlar devriydi. Kültür ve Turizm, ister bir arada, ister ayrı ayrı bakanlıklar olsun, pazarlık bakanlıklarıydı..
"İçişlerini bana ver.. Sana Maliye'yi, üstüne Turizm ve Kültür'ü vereyim.."
Tek parti iktidarlarında da, siyasal parti lideri başbakanlar, bu bakanlıkları parti içi dengeleri bölgelere ya da guruplara göre sağlamak için kullandılar..
İşin uzmanına, ehline verilmesi kimselerin umurunda olmadı pek. Öyle olunca da, dünyanın en zengin turizm ülkesinin turizm politikası hiç olmadı..
Turizmin Sivil Toplum Kuruluşları, Türkiye Seyahat Acentaları Birliği başta ilgili diğer örgüt, birlik ve dernekler de etkili olamadılar.
Turistik yörelere yerleşmiş yüzlerce, binlerce kuruluş aralarında anlaşıp, yol, yordam, yön belirlemeyi başaramadılar.. Hepsi yurt dışı kökenli yabancı tur şirketlerinin kölesi durumuna geldiler. Türk turizmini bu yabancı tur şirketleri, kendi menfaatlerine göre yönetir hale geldiler..
Bugün bu ülke turizm kapasitesinin en cömert söylüyorum, onda birini kullanıyor. Onu da çok ucuz, çok kısa kullanıyor..
Ekonomik kayıp büyük. İstihdam kaybı büyük. Sadece yerel değil, ülkesel refah kaybı büyük..
Neden?.
Bu ülkede "Turizm"in bir lideri, bir politikası hiç bir zaman olmadı da, ondan.. Herkes kendi başına, kendi kafasından "Kapıyı açık tutabilme savaşı" verdi, yabancı tur şirketlerinin kucağında..
Devam edeceğim..