Hangi taşı kaldırsanız altında ABD var. Siyasetteki etkinliği ile dünyayı yönlendiren ABD, bir zamanlar Osmanlı gücünün şemsiyesi altındaydı.
ABD Denizlerde güvenli yol almak ve korsanlardan korunmak için her yıl 12 bin altın ödüyordu, Osmanlı'ya.. Amerikan gemilerinin güvenliğini bizim "dayı"lar sağlıyordu.. Cezayir Dayıları..
Bir zamanlar "Büyük Dayı" bizdik.
Öyle Osmanlı'ya sorulmadan deniz yolunu kullanmak, vergisini bahşişini, "Büyük Dayı' ya vermeden denize açılmak pek mümkün değildi.
1800'lerden çok önce kıtalara sadece karadan hâkim olmayan ve denizlerin de hakimiyetini ele geçiren Osmanlılar, payitahtın çok uzaklarındaki ülkelerin bile idaresini sağlamışlardı. Osmanlı statüsü bu ülkeleri genellikle içişlerinde serbest bırakıyor ama uluslar arası ekonomik ve siyasi alana mührünü basıyordu. Barbarosların, Turgut ve Piri Reislerin denizlere nam saldığı dönemlerde, devlet hazinesi ganimetlerle dolup taşıyordu.
Akdeniz'den Karadeniz ve Kızıldeniz'e kadar yaygın deniz ticaret yolu sadece çevre değil, tüm dünya ülkeleri için elzemdi. Ama bunu önce Osmanlı'ya sormak ve onun icazeti kadar yardımını da almak şarttı.
Amerika ticaret gemilerini Akdeniz'e de sokmak durumunda kalınca Osmanlı nezdinde bizim "Dayı"lara başvuracaktı.
Amerika önce Cezayir ile (1795) ardından Trablusgarp ve Tunus ile masaya oturmuş ve "Dayı"ların dediklerini kabul etmişti.
Osmanlı, adı tam olarak konmasa da ambargo bile uygulayabiliyordu. Yani denetliyordu. Amerika'nın ne sattığı kadar, ne aldığı da önemliydi. Ve bunun tayini ve onayı Osmanlı'ya aitti. Yapılan anlaşmadan faydalanmaya kalkan Amerikan gemilerinden biri Karadeniz'e çıkmak için müsaade verilmesini isteyecek ancak dönemin reisülküttabının (Dışişleri nazırı) dikkatli davranması ile bu istek kabul edilmeyecekti.
Rusya ile olay çıkmasını uygun bulmayan reisülküttap, padişahı bir mektup ile uyarıyor ve "Karadeniz yolunun açılması diğer devletleri kızdırır" diyordu. Boğazlar ve Karadeniz'in tarih içinde oynadığı rol, işte bu dönemden itibaren Osmanlılar tarafından dikkate alınacak ve önemini bu döneme kadar her zaman sürdürecekti.:
Dayılık eski Türklerde "Alp"lik gibi kolay elde edilir bir sıfat değildi. Mehmet Zeki Pakalın "Osmanlı Tarih Deyimleri ve Sözlüğü"nde Dayı'ya şu satırlarla yer verir:
"Dayılar, Akdeniz'i kendi göllerine çevirip, güçlerini İspanyollara, Fransızlara, Venediklilere, Cenevizlilere, Felemenklere (Hollanda) tanıttıktan sonra bu lakabı alırlardı.
İbrahim, Musa, Osman, Yusuf, Murat, Ahmet Hoca, Laz Mehmet, Laz Mustafa, Menteşeli Mehmet ve Uzun Ahmet "Dayı" olarak şöhret kazanmışlardı."