Ekav kurucusu, sevgili dostum İnci Aksoy, New York gezisinden, orada okuyan kızı Eda'yla dönünce, hemen bir yemekte buluştuk..
İnci için New York, sabahın erken saatlerinde Central Park'ta sağlık, sonra da bütün gün, dünyanın en güzel galerileri ve en ünlü müzelerini gezmektir. O zaman dönüşte onu dinlemek de benim için müthiş bir keyif olur..
İnci, New York'tan bir güzel haber ve bir güzel kitapla döndü, bizler için..
Önce haber..
"Biliyor musun" dedi, "Dünyaca ünlü, o burnundan kıl aldırmayan Marlborough Galerisi, Ahmet Güneştekin'i kabul etti.. Sergisi kasımda açılıyor.."
Bu galeriye girebilmek için sevgili dostum, nur içinde yatsın Burhan Doğançay ne kadar uğraşmıştı.
1946'da Londra'da kurulan, sonra New York, Madrid, Barcelona ve San Diego ile yayılan Marlborough'nun yolunu Güneştekin'e Venedik açtı, diye düşünüyorum. Venedik Bienaline paralel, "Momentun of memory" sergisi, İtalyan ve dünya basınında oldukça ilgi görmüştü.. Bizim haberimiz pek olmadı, bakmayın..
TV, gazete, dergi ve internet medyasında 150'ye yakın haberi yapıldı. Festival programında yer almamasına rağmen bienal izleyicisi tarafından da büyük ilgi gördü. Otoriteler "Görülmesi gereken ilk 10 sergi" arasına koydular ve Ahmet Güneştekin, grup sergi ve festival davetleri almaya başladı. Bu davetlerden biri, İtalya'nın önemli sanat eleştirmenlerinden ve 45. Venedik bienalinin küratörlüğünü de yapmış olan Achille Bonito Oliva'dan geldi.. Olivia, "Sconfinamenti (Girilmez)" adlı grup sergisine davet ettiği 6 yabancı sanatçıdan biri olan Güneştekin'in "Bellek" adlı videosuyla, açılış yaptı. ..Ve ardından Marlborough daveti geldi.
Güneştekin'in zaferle sonuçlanan Avrupa seferi, okyanus ötesinin yolunu da açmıştı.
İnci'nin ikinci hoşluğu bana getirdiği yeni bir kitap oldu.
"Tanımanız gereken 50 fotoğrafçı" adlı bir kitap bu..
"Bu kitap, tarihin en iyi 50 fotoğrafçısının bir kılavuzudur. Bu 50 adam, kameranın, kendimizi ve dünyamızı tanımamızı sağlayan nasıl bir sihirli alet olduğunu kanıtlamışlardır" diyor, ön sözünde..
Ve tarihinin en iyi 50 fotoğrafçısından biri olarak sevgili Ara Güler, kitapta 5 sayfa yer alıyor..
"İstanbul demek Ara demektir. Gelecekte hiç kimse Ara'yı anmadan, 'İstanbul' diyemeyecektir" diye anlatılıyor.