Çetin Emeç'le hiç çalışmadım. Arkadaşlığımız da olmadı, meslekte adını çok duyduğum halde..
Hafta sonunda Reha Muhtar'ı okurken, anılara dalıp, gülümsedim. Reha "Korkutan bir gazeteci" başlığı altında Emeç'in nasıl dehşet saçtığını anlatıyordu, birlikte çalıştığı günlerden söz ederek..
Yıl 1979.. Günün en büyük dedikodusu Nükhet Duru, Erol Simavi aşkı.. Nükhet popun kraliçesi. Erol Bey, medyanın imparatoru..
Davet ettiler, Holly ile birlikte Erol Bey'in Göcek'teki adasında konuğuz. Ben erken kalkıp gazeteleri okuyorum. Nükhet'le Holly kahvaltıyı hazırlıyor. Erol Bey en geç kalkanlardan.
Hafta Sonu diye müthiş bir haftalık magazin gazetesi var o zaman.. Rekor tirajda.. Genel Yayın Yönetmeni de Çetin Emeç.. Gazeteyi bir açtım.. Manşet!..
"Erkeksizlikten Nükhet Duru'nun yüzünü sivilceler bastı.."
Kocaman da bir sivilceli Nükhet Duru fotoğrafı ilk sayfayı kaplıyor.. Dehşete düştük.. Gazeteyi saklamak mümkün değil. Nasılsa buldurur.. Az sonra yer yerinden oynayacak.. Tatil zehir olacak..
Erol Bey geldi. Kahvaltı masasına oturdu.. Gazeteyi açtı.. Baktı.. Gülümsedi.. Ortalarda dolaşan yardımcısına çok sakin bir sesle "Bana Çetin Emeç'i bağlayın" dedi. O zaman otomatik arama yok. Yazdırıp bekliyorsun.. Biz de Çetin'in başına gelecekleri bekliyoruz.
Öyle ya.. Patronun ilişkisini bile bile yazıyorsa rezalet.. Bilmiyorsa, daha büyük rezalet. Ülkenin en büyük tirajlı dedikodu gazetesinin yönetmeni, son yılların en büyük dedikodusundan haberdar olmaz mı?. Bu nasıl gazetecilik?.
Biraz sonra telefonu masaya getirdiler. Erol Bey ahizeyi eline aldı.. Çok sakin ve hatta gülerek konuştu..
"Çetinciğim, biz yaşlı adamız, biraz sabırlı ol!.."
..Ve telefonu kapadı..
HHepsi o!..