(Artık alıştık.. Gene cumartesiden, gene reklamlar yüzünden bugüne kaldı.. Özürler. hu.)
"AH bir Impala Şorole'm (Chevrolet) olsa, Özcan Tekgül bile aftosum olur."
Böyle derdi şoför Drahşan. Yunancada "Afti, afto" kökenli "Aftos" sözcüğü, İstanbul argosunda "sevgili", Aftos piyos ise "gizli sevgili" idi.
Otosunu uçuran, yayaları kaçıran. Motora binince paçası viraj yalayan Drahşan.
Rüyalarını Özcan Tekgül süslerdi. Sık kaza yapıp, ağzı direksiyona çarptığından ön dişleri yoktu. Lafı zor anlaşılır, üç kelimeyi bir küfürle mühürlerdi.
Sıska, uzun boylu, kumral Drahşan, İran kökenliydi. İranlılara "Acem" denirdi. Beyazıt Meydanı katledilmeden önce, Acemlerin kıraathaneleriyle ünlüydü. Acem denmesine İran Şahı bozulmuştu.. Şah düştü, söz dilden düşmedi.
Drahşan, Şehzade Evlerinde anacağıyla otururdu. Orta sondayken "korsan" şoförlük yapar anasına bakardı. Babasızdı. Ekmek gerçeği, zümrüt gözlü afet dansöz Özcan Tekgül de rüyasıydı.
Evler, Şehzadebaşı Camisi'nin karşı çaprazındaydı. Bahçesi futbol sahası kadardı. Zamanında saraylıların keyif çattığı konakta 50 fakir aile yaşardı.
O aileler, Osmanlı'dan kalan bir fotoğrafın hareketli figürleriydi. Okula giderken görürdüm. Solgun yüzleri, donuk bakışları ve taş gövdeleriyle ekmeğin savaş meydanına çıkarlardı. Yaşıyorlar mıydı? Bilemem. Koca evin hayaletleri Bulgar, Sırp göçürtmesiydi. İmparatorluğun Avrupalı çocukları, 500 yıllık evlerinden sürülmüşlerdi. Aç, sefil anavatana canlarını atmışlardı. Ancak, 300 yıldır sürekli fakirleşen Türkiye'nin gücü yetmiyordu insanlarını mutlu etmeye.
Fakir İstanbul'un Drahşan gibi efendi- bitirim şoförlerinin düşlerindeki başrol oyuncuları, Şevrole(Chevrolet), Doç (Dodge), Pilimut (Plymouth) otolar ile Özcan Tekgül, Pola Morelli, Neriman Köksal, Nana gibi güzellerdi. Yeşilçam vampları gençleri düşünür, filmlerinde dizlerinin bir karış üstünü bile gösterirlerdi.
İşgalde, İngilizlerin altı Türk aydınını şehit ettiği Vezneciler'deki ilk konservatuarımız Letafet Apartmanına yakın, eskinin ünlü tiyatrosu, Ferah Sineması "yerli" film getirirdi. Dönemin vampları orada izlenirdi.
Bacağını gizleyen arlı dansözlerden striptizci giyimli assolistler(!) devrine, rejisörlerin vamplara "N'olur kız, eteğini azıcık aç" yalvarışından jinekoloji dersi gibi mayo(?) defilelerine, "Bir bahar akşamı rastladım size" inceliğinden, "Yakalarsam muck" beğenisine geldik.