Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

İki "Polis" filminin düşündürdükleri..

Yargıç Dredd bir bilimkurgu filmi..
2 bin bilmem kaçta nükleer savaş sonunda radyasyondan yaşanacak yeri pek az kalmış dünyada 800 milyon Amerikalı, bugünkü Boston ile New York arasında kalan şeritte kurulmuş, yukarı doğru 200 kat falan yükselen binalarda yaşıyorlar..
Ama yaşamın gecekondudan farkı yok. Sefalet diz değil, kelle boyu.. Tabii, hak, hukuk, otorite, hiyerarşi, düzen müzen kalmamış. Hemen her gökdeleni bir mafya çetesi yönetiyor. Bu çeteler başka gökdelenleri, giderek kenti ele geçirme savaşında..
Polisin giremediği, seks ve uyuşturucu ticaretinin alenen yapıldığı sokaklar ve içindeki sefaleti saklayamayan gökdelenler, aslında bana 1970'li yıllarda gittiğim New York'un 42'nci Caddesini ve kente gelen herkese "Aman yolunu şaşırıp da girme" denen Harlem'i hatırlattı..
Dredd çizgi romanını yaratanlar da ilhamı ordan almış olmalılar..
Adalet Bakanlığı "Yargıç" sistemi getirmiş. Robokoplara benzeyen polisler..
Ama yetkileri sonsuz. Yakaladıklarını anında yargılama, mahkum etme ve infaz yetkileri var.
Tehlikeli Takip/ End of the Watch ise günümüz Los Angeles'inde geçiyor..
Film, bir hikaye falan anlatmıyor. Oradaki iki devriye polisinin günlük yaşamı üzerine bir belgesel adeta?.
Kentin kenar mahallelerinde gördüklerinizin Yargıç Dredd'deki görüntülerden pek farkı yok..
Yani 2 bin bilmemkaçtaki bilim kurgu dönemine yavaş yavaş girmişiz bile, haberimiz yok..
Aslında filmlerin amaçları farklı.
Yargıç Dredd, seyirciye, özellikle çizgi romanlara meraklı seyirciye, hem de üç boyutlu hoşça vakit geçirtmek için çekilmiş..
Başarmış da..
Filmi başından sonuna, sıkılmadan, merakla seyrettik, arkadaşlarla.. Ama çıkarken düşünmeden edemedik.. Hızla nükleer silahlanma ve daha büyük hızla, kentleri yukarıya doğru diken, kontrolü nerdeyse imkansızlaştıran betonlaşmanın teşvik ettiği göçler yoğunlaşmanın sonu, öyle, ya da böyle bu değil mi?.
Gördüklerimiz çok mu hayal?..
Tehlikeli Takip, Amerikalıların özenle yaptıkları işlerden.
Yaşamın, sanal, genel medyanın durmadan yıprattığı kamu görevlilerine sevgi ve saygı yaratmak.. Polisler, askerler, itfaiyeciler üzerine kaç film izlediğinizi hatırlayın..
Bu da, her ülkede olduğu gibi, popülariteleri hızla tükenen polislere sempati kazandırmak için yapılmış. İtirazım yok. Tersine biz de yapmalıyız böyle filmleri..
Hor gördüğümüz, aşağıladığımız, yıprattığımız polislerin, bizim huzurlu yaşamımızı sağlamak için hangi koşullarda mücadele ettiklerini gösteren filmlere ihtiyacımız var..
Her toplumun var, sadece Amerika'nın değil..
Tehlikeli Takip klasik bir polisiye değil. O niyette iseniz sakın gitmeyin.
Uzayan diyaloglar ve bir polisiye entrika içermeyen senaryo sizi sıkabilir. Hareketli el kamerası ile yapılan özel çekimler filmin sanatsal değerini arttırıyor, o da beni aşıyor, Atilla Dorsay'ın uzmanlık alanına giriyor..
Çıkarken, her fırsatta kızdığımız, yerden yere vurduğumuzun polisin aslında bizden farklı bir insan olmadığını düşündüm...
Aslında var.. Film onun altını çiziyor zaten..
Onlar bizim için, bizim içinde rahat yaşayacağımız düzen için ölümü göze alarak çalışıyorlar..
Polis için ölen bir sivil duydunuz mu hiç?.
(Bu yazıya nokta koyarken karşımdaki ekrana bir haber düştü. Antalya'da biri "Dur" uyarısını dinlemeyip kaçmış, peşine düşen üç polisi pompalı tüfekle vurup öldürmüştü.)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA