"Sabahtan akşama, günlerce dinlesen bıkmayacağın sanatçıları say" deseler, en başa koyacaklarımın arasındadır Ruhi Su.. 2012, onun doğumunun yüzüncü yılı.. Kim bilir daha kaç yüzüncü doğum gününü kutlayacaklar.. Çünkü o ölümsüz..
Ruhi Ağabey, bizim kuşağın ilahıydı..
Onun türküleriyle "Adam" olduk desem yeridir..
Opera eğitimi almış o müthiş basbariton sesiyle türküler söylerdi, elinde sazı.. Tek saz, tek ses.. Ama ne ses.. O türküleri herkes bilirdi ama, o Ruhi Su gibi söylerdi. Arkasından pek çokları onun gibi söylemeyi denediler.. Olmadı tabii..
Bir efsaneyle yarışılır mı?
1960'lı yıllar.. O zaman Ankara'nın en popüler oteli Bulvar Palas.. Büyük Ankara henüz yok. Meclis, Ulus'tan Yenişehir'e taşındığı için de Ankara Palas demode olmuş.. Oteli çok sevgili arkadaşım (Şimdi nerelerde kimbilir) Cengiz Özdemir yönetiyor. Otelin altında başkentin o zaman favorisi Bulvar Club var. Onu organize eden de Erkan Özerman..
Kızkardeşim Serpil'i nişanlıyoruz.. Cengiz ve Erkan "İlle bizde yapalım" dediler.. Balıklama daldım tabii.. Bulvar Palas o sıralar İzmir'in Efes'i gibi.. Ankara'ya gelen bütün sanatçılar orda kalıyor.. Erkan'ın hepsine nazı geçiyor.. Kolundan tuttuğunu sahneye çıkarıyor. Nişan Fahrettin Aslan'ın Maksim'ini geçen bir gazino gecesine döndü.. Şöhretin biri gidiyor, biri geliyor.. Erkan öyle program hazırlamış.. Vakit gece yarısına geldi.. Erkan beni köşeye çekti..
"Ruhi Ağbiyi çıkarıyorum" dedi..
Dondum kaldım..
Bre aman!.. Ben Ruhi Ağbi için ölürüm.. Her türküsünü ezber bilirim.. Ama nişanın sahibi babam.. Faça masada oturuyor.. Yanında Alparslan Türkeş.. Yanında öz amcam kadar sevdiğim Mustafa Kepir.. MHP'nin önde gelenlerinin hepsi..
Babam Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri.. Alparslan Türkeş Başkan..
Yani bu ülkede o zamanki "Sağ"ın ne kadar lideri varsa orda..
Ruhi Su ise, "Solcu" olsa razıyım.. Herkes biliyor ki, resmen "Komünist!."
Bu lafı bugün etmek kolay.. O zaman "Komünist!.." Hafazanallah.. Dedim ya, Rus Sefaretinin önünde durup vitrindeki resimlere bakmaktan korktuğumuz günlerde "Komünist!.."
"Çıkar be.." dedim.. "Ölüm yok ya ucunda.."
Perde açıldı.. Sahnede bir tek sandalye.. Sandalyede siyah elbise, siyah gömlekli bir adam elinde sazı ile oturuyor..
O şıkır şıkır, fıkır fıkır nişan salonunda bir ölüm sessizliği oldu bir an.. Bütün kafalar emir almış gibi, faça masaya döndü.. Ben de döndüm tabii.. Babamla göz göze geldik..
"Ne düşünüyor" dememe kalmadan Ruhi Ağabey türküye girdi.. Girer girmez de salonu avcunun içine aldı.. Bütün salon işaret edilmiş gibi eşlik etmeye başladı, Drama Köprüsü'ne.. Türkünün sonuna doğru bir daha baktım faça masaya.. Babam, Aslan Amca ve Kepir Amca da Ruhi Ağabeyle birlikte haykırıyorlar.. "At martini de bre Hasan, dağlar inlesin..
Drama Mahpesinde Hasan, dostlar dinlesin.."
O günler bu ülkede "Başka" düşünenler vardı, ama "Öteki"ler yoktu.. Hepimiz "Biz"dik.. Ruhi Ağabey, Aslan Amca, ben.. Hepimiz!..
Biz!..