Abuzittincim,
Greenpeace iddia ediyor ki bizim Almanya'da satılan biber, üzüm, armut gibi ürünlerimizde zehirli, bi takım kimyasal maddeler bulunmuş. Yetiştirme sırasındaki ilaçlamadan kaynaklanıyormuş.. Yahu bu Greenpeace de çok oluyor. Bilmem neredeki ölen balinalardan Türk armuduna kadar her şeye burunlarını sokuyorlar kardeşim.
Bu kadar da olmaz birader.. Ama şimdi ben de istemeyerek burnumu bi şeye sokmak durumundayım. TV'de, Cüneyt Özdemir'in programında piyasadaki sahte ballar konuşuluyor. Bal birlikleri mi, kooperatifleri mi, onun başkanı da var "...balın sahtesi olur mu Cüneyt bey, balı arılar yapar" diyor. Balı arılar yapar da kavanoza dolduranlar insanlar Abuzitincim.. Arılar, bazı insanların bu kadar sahtekar olabileceğini düşünebilseler, valla inan bal yapmayı keserlerdi.
Ben arı kovanlarıyla dolu bölgede yaşadığım için dönen dolapların bazılarını biliyorum. Mesela her üretici kış aylarında arısını şekerle besler. Beslemek zorundadır, çünkü açlıktan ölürler. Sen karda kışta dolaşan arı gördün mü hiç? Hepsi kovanlarının içindedir.
İşte bu beslenme sırasında bazıları, şekerin miktarını çok tuttukları gibi, içine yabancı maddeler de katabilirler.. Katıyorlar da ! Hatta yazın bile, arı fazla bal yapsın diye şekere devam edenler de var..(Şekerli bal su gibi akar.. Aroması yoktur.. Esans kokar ) Sonra bu ballar, köylülerden toplanıp büyük kazanlarda ısıtılır.. Neden ısıtılırlar, çünkü toptan satıcı balları oradan buradan toplamıştır. Arılar da balı oradan buradan toplarlar, kimi çiçekten, kimi çamdan, kimi günlükten.. İşte bunlar belli bi derecede, kazanlarda ısıtılır ki birbirlerine karışsınlar, kavanoza konduğunda renk renk katmanlar oluşmasın.
Bu ısıtma olurken kuralları vardır, belli derecelerin üzerine çıkılmamalıdır, çıkılırsa balın içindeki yararlı maddelerin bir kısmı uçar gider. Bu ısıtmalar sırasında da bi takım "glikozlu işlemler" yapılabilir. Isıya bağlı tartı oyunları da.. TV'de bal satıcılarını koruyan beyefendi bunları bilmiyor mu Abuzittincim. Bal gibi bilir!
Sonra Abuzittincim, bazı bazı kovanlarda hastalık oluşur, arılar ölmeye başlarlar. Ben, piyasada serbest satılırken, DDT ile kovan temizleyen (Güya mikroptan arındırıyor) arıcılar gördüm, dudaklarım uçukladıydı. Üretici tarafından balların tenekelenmesi de bir başka iştir. Sen, asit taşınan kocaman lacivert damacanaların içine, bi maşraba suyla çalkaladıktan sonra, bal doldurulduğunu düşünebiliyor musun ?
Ama hemen söyleyeyim, son alınan kararlardan sonra bunlar bir derece yoluna girdi. Son satıcılar da, özellikle büyük firmalar, malı alırken eskisine oranla çok daha titiz davranıyorlar. Bunu da belirtmem lazım, çünkü görüyorum. Mesela bizim köyde artık her mevsim, pırıl pırıl, imalattan yeni çıkmış tenekeler kullanılıyor. Bal kesim zamanı, civar köylerde dolaşırken bakıyorum, eski, paslı teneke kullanan yok gibi..
Bunları uzun uzun neye yazdım. TV'de ahkam kesenler birilerini korumak için atıp tutarken (hele gıda gibi ciddi konularda) biraz düşünmeliler.. "Ben sallayıp duruyorum, ama herhalde bu insanlar bu kadar da keriz değillerdir. İçlerinde madalyonun öteki tarafını bilenler çıkıp doğruları söyleyebilirler.. Ele güne rezil oluruz.." demeliler.. Demeliler ama rezilliğin böylesine prim yaptığı günlerde böyle bi şey beklenebilir mi ?
Münasip yerlerinden öperim Abuzittincim.
Kardeşin Güneş.
tecelligunes@yahoo.com.tr