Gerçekten öyle.. Eski günler olsa, bu mektubu keyifle, biraz da gururla okur, bir kenara koyardım..
Şimdi okurken yanaklarımın ıslandığını hissedince düşündüm.. Bir yazar için meslek hayatı boyunca alacağı bundan büyük bir ödül olabilir mi?.
O ödülleri aldığımda sizlerle paylaşıyorum.. O zaman bunu paylaşmamı da yaşlanmama verin, ne olur?.. (İmza bende kalacak..)
***
Hıncalım Merhaba.. Şimdi nerden başlasam bilemedim, ama yıllardır düşünü kurduğum şeyi sen hala nefes alıyorken yapmalıyım, yani yazmalıyım.
Sen ilk hayatıma girdiğinde, ben daha 10 yaşımdaydım, sanırım akşam saatleriydi. TV açık. Baktım annem bir çığlıkla "Aaaaaaaaaaa benimkini vurmuşlar" diyor. Tabii kulak kesildim hemen, kimdi ki bu annemin ki?. Hem annem nasıl ekrandaki bir adama böyle hitap ederdi?. (Baba tarafından Diyarbakırlıyız ya) . Hemen sordum.. "Anne o kim?." "Gazeteci.." "Adı ne?" "Hıncal Uluç.."
Soru- cevap böylece bitmişti. Ve "Anneminki" sayesinde benim için gazete okuma faslı başlamıştı. Hoş 5-6 sene çok da anlamadan okudum yazdıklarını ama olsundu. Ben de annem gibi sevmiştim işte ve sen artık "Bizimki"ydin..
Kimi zaman tebessümündeki ince esprilere kahkahalarla gülüyor, kimi zaman iç acıtan konularına beraber üzülüyorduk.
Anneciğimle ortak paydalarımızdan biriydin sen ve bundan yıllarca haberin olmadı.. Şimdi ben 28'imdeyim Anneciğim 52'sinde ve kızım 8 aylık.
.. ve benim tek temennim bir gün senin, üçümüzün ortak paydamız olman..
Rabbim sana hayırlı ve daha uzun ömürler versin, inşallah... Aslında daha anlatacak o kadar çok şey var ki biriktirdiğim.. Kimbilir belki bir gün karşılıklı dökeriz içimizi?.
Kapını anahtarınla açmayacağın günler temennisiyle..