Ne güzel geldi ikisi arka arkaya.. Geçen cumartesi gecesi ve pazar öğleni.. Yani "Bağırmadan" söylenen şarkılara ve bağırmayan şarkıcılara hasret kalmışız.. Günümüzde "Kim çok bağırırsa, onu daha büyük şarkıcı" sanmak var ya..
"Ohh... Dünya varmış.."
Cumartesi, bizim gazetenin yanı başında, Ph Otelin çatısında Erol Evgin'deydik, kim bilir kaçıncı yılda, kaçıncı defa.. Hoş bir haber de aldım. Sevgili dost, Cavit Çağlar tüm davalarını kazanmış, büyük emekler verdiği otelini geri almış..
Erol, arada şakaları ile harika saatler yaşattı bize.. Adam şarkıcı olduğu kadar, komedyen yahu.. Bildiğin espriyi anlatırken dahi dinletmeyi ve güldürmeyi başaran adama "Komedyen" derim ben..
Eski şarkılarla aldı bizi, 1970'lere, tanıştığımız Kalamış Altın Raket kulüplerine götürdü. Ben Modern Folk'un meneceriyim. O yeni yeni çıkan bir çaylak.. Anılar naklediyor o günlerden.. Bedia Muvahhit.. Vasfi Rıza.. Egemen Bostancı.. Ertan Anapa.. Adile Naşit.. Barış Manço.. Cem Karaca..
Birden fark ettim ki, anlattıkları içinde benden başka hayatta olan yok.. Hay Allah!..
Dünya güzeli geceyi, "Şehrin ışıkları bir bir sönerken" bitirip eve geldim. Başımı yastığa koydum. Mışıl.. Bir gözümü açtım, saat 12.. Haydi fırtına gibi giyinip Nişantaşı.. Salomanje..
Erol'a (Kaynar) sürpriz doğum günü yapacağız..
Bizim kahvaltı ekibi.. Ve de sürpriz.. Gitarıyla Serdar.. Serdar Şensezgin.. Elektrik yok. Elektronik yok.. Masanın başında akustik gitar ve kendi sesi.. Yahu üç saat kimse kalkamadı masadan.. Daha doğrusu ikinci saatin sonunda kalktık, vedalaştık, öpüştük, Erol son anda kapıdan çevirdi, Serdar'a "Ne olur biraz daha söyle" diye.. Soyunup oturduk tekrar ve karar verdik.
"Bundan böyle pazarları Champagne Breakfast yapalım, Salomanje'de..
Serdarlı" diye.. Serdar'la hem tarihsel, hem coğrafik dolaştık, dünya müziğinde.. Harika, harikaydı..