Çıksın, Sayın Adalet Bakanımız çıksın.. Domuz bağı ile adam öldürenler de çıksın.. Çocuklara tecavüz edenler de, hırsızlar, katiller, teröristler de çıksın.. Bir masum bir gün içerde kalacağına bin suçlu aramızda dolaşsın..
Siz eğer gerçek bir demokrat, gerçek bir Adalet yürütücüsü olsaydınız, bir masumun bir gün içerde kalmasına tahammül edemeyeceğinizi açıklardınız..
Tam tersini söylediniz..
"Tüm şüpheliler içerde dursunlar.. Senelerce dursunlar.. Mahkum gibi dursunlar.. Aralarında masumlar varsa, ne yapalım.. Kurunun yanında yaş da yanacak. Önemli olan tüm suçluların cezalarını çekmeleri..
Çünkü cezasız suç olmaz.. Bu yüzden suçsuzlar da senelerce yatarsa yatsın. Umurumda değil.."
Böyle rejimler de var, Sayın Bakan.. Ama onların adı "Demokrasi" değil..
CHP, tutukluluk sürelerini kısaltan bir yasa teklifi yaptı ya.. Ona cevaben konuşmuş Bakan..
"Bu teklif yasalaşırsa 2 bin 427 kişi tahliye olurmuş.."
Olsun..
Bakanın örnek verdiği Hizbullahçılar tahliye oldu da ne oldu?. Bir kısmı da kaçtı.. Ne kaybetti ülke?.. Bugün kimin umurunda?..
O Hizbullahçılar içinde suçu kesinleşmeden, yani yargı süreci devam ederken, 17 yıldır yatanlar vardı.. Yargı süreci devam ediyorsa, adamın milyonda, milyarda, trilyonda bir de olsa beraat ihtimali var, demektir.. Suçsuz birini, mahkum etmeden 17 yıl içerde tutmak ne demektir, Sayın "Adalet" Bakanı..
İşte Deniz Feneri sanıkları tahliye oldular.. Ne oldu?.. Battık mı?. Yarın suçları kesinleşir ceza alırlarsa, girer çekerler. Ama bugünden yargısız infaza uğramazlar.
"Tecavüzcüler de çıkarmış.."
Tecavüzcü diye tutuklanan İMF Başkanı ertesi gün, kefaletle tahliye edildi. Sonra adamın suçsuz, kadının şantajcı olduğu ortaya çıktı. İş adamın başına New York'ta değil, İstanbul'da gelseydi, adam hâlâ içerdeydi..
Bu mudur Adalet anlayışınız?.
Türkiye'deki ceza muhakemelerini hızlandırarak, tutukluluk sürelerini kısaltmak, abesle iştigaldir.. Ülkenin koşulları belli.. Yargı hızlanana kadar bugün tutuklu olanlar, hapishanelerde ecelleriyle ölürler.. Mahkum olmadan..
Mahkum olmadan 1000 gün.. 5 sene, on sene içerde yatmayı, Adalet Bakanı olarak nasıl içinize sindirebilirsiniz Sayın Bakan.. Bunu nasıl savunursunuz?.
Tutukluluk süresini kısaltmayın. Bu teklifi dikkate bile almayın.. Kabul..
Ama o zaman, Adalet Bakanı olarak siz bir şey yapın, açık adaletsizliğe karşı..
Kefalet sistemini getirin..
Adamın suçuna ve kimliğine göre, kaça tahliye olacağına mahkeme karar versin..
Aziz Yıldırım mesela.. 10 milyon ödesin çıksın..
Ya kaçarsa.. Kaçarsa kaçsın.. O zaman zaten suçunu kabullenmiş demektir.. Memleket bir kötü adamdan kurtulur, hazinesine de 10 milyon lira girmiş olur..
Mehmet Haberal.. Mustafa Balbay.. Bunca General.. Amiral.. Gazeteci..
Belirlersin kefaleti.. Kaçarsa, cehenneme kadar yolu var.. Cehennemde yaşar zaten..
Kaçmaz, dava sonunu beklerse, masumsa, haksız yerde içerde kalmamış olur. Ceza alırsa, aynen çeker..
Haa.. 15 çocuğa tecavüz etmişse, ortada kesin deliller de varsa, yargıç kefaleti de kabul etmeyebilir.. O da var..
Adalet budur Sayın Bakan..
"Ya suçluysa" diye, haklarındaki hüküm kesinleşene kadar anayasa gereği "Masum" olan 2427 kişiyi, her ihtimale karşı içerde tutmak değil..
Bana bir, tek bir kişinin, suçu yokken bir tek gün içerde kalmasını, bir Adalet adamı olarak nasıl sindirdiğinizi açıklar mısınız?.
O bir tek günü, nasıl ödeyeceğinizi.. Hangi vicdan, hangi tazminatla o bir tek günü geri getirebileceğinizi?. Adalet, her suçlunun ille de içerde olması değil, suçsuzların, her gece güvenle, inançla başlarını yastıklarına koyabilmeleri duygusudur.
Bugün ben, bu duyguya sahip değilim!..