Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

'Konser nasıl verilir' dersi..

Akşam üzeri arkadaşlarla buluşup yemek yiyecek, sonra da birlikte Paul Anka konserine gidecektik..
Beşe doğru Ünal'ı aradım..
"Kendimi iyi hissetmiyorum. Yemeği iptal et. Sen bana uğra, bakarız.."
Ünal yediye doğru geldiğinde, bıçağın sırtındaydım.. Kafamın yarısı "Hastaneye git, durumuna baktır" diyordu.. Öbür yarısı "Paul Anka'yı canlı seyretme fırsatı ikinci kez geçiyor eline.. Dayan" diyordu..
Dayandım.. Konsere gittik..
Son yarım saatinde bütün salon gibi ben de ayaktaydım, dans etmecesine.. Twistler, shakeler yaparak..
Hani "İlaç gibi geldi" dedikleri bu olsa gerek..
Kaç yıl geçti aradan hatırlamıyorum.. Çırağan balo salonundaydı galiba ilk geldiğinde.. O zaman masa düzeni vardı.. Şarkı söylerken sahneden indi, aramıza karıştı, masa masa dolaştı, herkesle el sıkışarak.. Benim de elimi sıktı. Dört kişilik masamda, dünyalar şirini konuğumla oturuyoruz.. Geldi yanımızdaki boş sandalyeye oturdu ve şarkısını orda tamamladı..
Niye anlatıyorum..
Bu defa sahneye kulisten değil, kapıdan girdi, aramızda dolaşa dolaşa, el sıkarak sahneye doğru yürüdü, bir yandan şarkısını söylerken.. Ben ortalarda bir yerde ama koridor kenarında oturuyorum..
Gene elini uzattı..
"Bu ülkede Paul Anka'nın elini iki gelişinde de sıkan kaç kişi var acaba" diye düşündüm.. Ama asıl sürprizi sona saklamış.. Konserin sonuna doğru bir kere daha indi sahneden.. Gene dolaşarak, gene kucaklaşarak, hatta dans ederek söyledi şarkılarını ve benim köşeye geldi.. Benim koltuğun kenarına oturdu ve orda devam etti şarkıya.. Yıllar sonra, tesadüfe bakar mısınız?..
Konser mi?..
Başlıkta yazdım ya.. Konser değil, dersti..
Daha sesi duyulduğu an, seyirciyi avcunun içine aldı.. En ünlü şarkısıyla girdi içeri.. Bildiğimiz nerdeyse yarım asırlık "Hit"lerinin hepsini söyledi.. "Bu adam başka şarkı bilmez mi" diyecekler kompleksine girmeden.. Daha ikinci şarkıda tüm salonu korosu yaptı..
"Buraya eğlenmeye geldiniz, eğlenin o zaman" diyordu adeta.. "Ne isterseniz yapın.. O anonsları falan boş verin.. İsteyen resim çekebilir, isteyen kayıt yapabilir.. Gelin öne yakından çekin isterseniz.."
Dahasını yaptı.. Bir sevdiğine cep telefonuyla konseri dinleten birinin elinden telefonu aldı. Şarkının ritmini bozmadan, sözleri değiştirerek "Evet.. ben Paul Anka'yım" dedi, öbür taraftakine..
Bu alçak gönüllülük, bu sevimlilik, bu yakınlık ve 50 yıldır kaç kuşağın ezber bildiği şarkılar gönülleri fethetmez de ne yapar?.
Arkada muhteşem bir orkestra vardı, 12 kişilik.. Bir de Paul, 13 oluyorlardı, sahnede.. Kime ne?.
Paul, eski şarkılarına yeni yorum getirmişti yalnız.. Bugünün gençlerinin hoşuna gidecek ritmler koymuştu..
Bir genç kız koştu geldi, ona doğru.. "Ben sizin şarkılarınızla büyüdüm" dedi.. "Kim öğretti benim şarkılarımı" dedi, Paul.. "Anneannem" dedi kız, eliyle balkonda bir yerleri işaret ederek..
Konserin ortasında, bir kadeh aldı eline..
"Son günlerde büyük acılar yaşadınız.. Deprem.. 24 asker.. Siz büyük ve güçlü bir ulussunuz.. Göğüs gerersiniz.. Hayat devam ediyor.. Size.." dedi, kadehini kaldırıp..
Şarkıcı olduğu kadar, hatta daha fazlası, şarkı yazarı.. Zamanının tüm ünlülerine şarkı yazmış.. My Way ve Sinatra'yı bilmeyen yok. Geçen konserde Sinatra ile düet yapmıştı.. Bu defa Sammy Davis Jr. ve Michael Jackson'la düet yaptı.. Onunla da kapanıp şarkılar yazmışlar.. Düetler harikaydı.. Hele Sammy Davis düetine eklenen görüntüler..
Vokalist yoktu.. Dansçı yoktu.. Önceden ezberlenmiş hiçbir şey yoktu, ama muhteşem bir şov vardı ortada..
Onun için "Ders" dedim.. Bu derse ihtiyacı olan o kadar sanatçı var ki bizde.. Keşke orda olsalardı..
Teşekkürler Paul..
Teşekkürler İstanbul Kültür Sanat Vakfı.. Teşekkürler, sponsor ING Bankası..
Teşekkürler, Haliç Kongre Merkezini son koltuğuna kadar dolduran İstanbullular!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA