Mehmet Barlas'ın dünkü yazısını herkesten önce Ercan'ın okumasını isterdim.. 15 yıldır, ona en az on beş bin kez söylediğimi yazmış Barlas..
"Biz haklıyız demek kolay olsa da her zaman doğru değildir.."
Ercan, bu ülkenin yollarında "Ben haklıyım" diye dolaşıyor yıllardır.. Ve biz yıllardır, tehlikeden kıl payı kurtularak yaşıyoruz. Bir gün kurtulamayacağız..
"Mezar taşımıza, 'Onlar haklıydı' yazması neyi değiştirecek Ercan" diye sorduğum zaman sessizliğe boğuluyor ama, direksiyondaki kuralı değişmiyor..
"Yol benim.."
"Yahu yol senin, tamam da, o insan kılıklı yaratık, çıkıyor işte, hem de ters yoldan ve sen görüyorsun.. Niye arabanı, canımızı emniyete alacak hareketi yapmıyor da, göre göre üzerine gidiyorsun?."
"Ben haklıyım da ondan, Hıncal Bey!.."
Bayramda 340 ölü.. 3500 yaralı.. Bir ufak Anadolu kasabası gitti.. Kim bilir kaçı haklıydı?.
Barlas diyordu ki..
"Bir uluslararası anlaşmazlıkta veya ulusal bir sorunda sadece 'Biz haklıyız' demek, kolay olsa da her zaman doğru değildir. Çoğu sorunda önemli olan 'Haklı'yı değil 'Çözüm'ü bulmak ve sıcak krizleri önleyebilmektir."
Ulusal sorunumuz yıllardır süren "Düşük yoğunluklu savaş.."
Bayramda bir annenin fotoğrafını gördüm, gazetede.. İki elinde iki genç adam fotoğrafı tutuyordu.. Oğullarıymış.. Biri Kandil'de.. Öteki askerde.. Biri öbürünün peşinde..
Şimdi, o ananın umurunda mı, hangi oğlunun haklı olduğu..
O "Çözüm" istiyor.. Oğullarının sağ salim evlerine dönmelerini, birbirlerini kucaklamalarını istiyor.. Torunlarını istiyor.. Uykusuz geceler yerine, artık "Mutluluk" istiyor..
30 yıldır, sözle savaşıyoruz.. Silahla savaşıyoruz.. Peki nereye geldik?. Hani çözüm?. Hani çözüm ihtimali var mı ufukta?.
Gençler ölsün.. Analar ağlasın.. Biz onların sırtından politika yapalım..
Bu mudur?.
Uluslararası sorunumuz çok.. Kıbrıs bir yaraydı.. Çözemedik.. Çözebilecek miyiz?. Ufukta umut var mı?.
Efendim biz haklıyız.. Haklıyız da, Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olmayan, Kıbrıs pasaportu taşımayan Kıbrıslı Türk nerdeyse kalmadı. Biz "Kıbrıs Rum Kesimi" diyerek kendi kendimizi tatmin ederken, Kıbrıs Türkü birer biner, Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu taşımaya başladı, Avrupa Birliği vatandaşı olmak için.. Gözümüzü kapamış, görmezden geliyoruz..
Şimdi bir de İsrail çıktı..
Tabii gene biz haklıyız.. Haklıyız da ne işe yarıyor?.
İsrail halkı, Orta Doğu'daki en büyük Türk dostudur. Gittim, gördüm, yaşadım.. Bu dostluğun da tarihsel ve sosyal sebepleri var.. Avrupa Yahudileri yok etme peşindeyken, onlara kucak açan Osmanlı.. İsrail kurulurken, hele Doğu bloğunda yaşayan Yahudiler, adeta canlarını kurtarıp kaçar gibi geldiler.
Türkiye'den göçenler ise, nerdeyse gözyaşları içinde ayrıldılar.
Türkiye'den İsrail'e giden spor ekipleri, tribünleri gördükçe şaştılar. Kendi memleketlerinde gibiydiler.. Sanatçılar çılgınca alkışlandılar, tıklım tıklım dolu salonlarda..
Uluslar bu kadar yakınken, şimdi iki ülke arasında diplomasiyi nerdeyse kesmek, çözüm getirecekse mesele yok..
Efendim biz haklıyız.. Tamam da, haklı olmamızın Gazze'ye faydası ne?.
İsrail'le dost Türkiye mi, Gazze halkının haklarını daha iyi korurdu, diplomatik ilişkileri kesmiş Türkiye mi?.
Biz haklıyız..
Peki ama analar niye ağlıyor o zaman?.. Gazze'dekiler dahil!..
Ve daha ne zamana kadar ağlayacaklar?..