Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Bu ülkede Fazıl'a sahip olmak..

Yani bir yaz gecesi bu kadar mı güzel olabilir?..
Bir cennet bahçenin içinden yürüyor, bir minik, ama sıcak amfitiyatroya geliyorsunuz..
Az sonra rüya başlıyor.. Önce Fazıl Say dinliyorsunuz.. Sonra Fazıl Say'ı dinliyorsunuz..
Birinci bölümde Fazıl'ın bestelerini, Fazıl'ın arkadaşları seslendiriyor. Onları da, eseri de Fazıl tanıtıyor bize..
Konser bir Türkiye prömiyeriyle başlıyor. Dünya prömiyeri Berlin'de yapılmış..
Alevi Dedeler Rakı Masasında..
Bu bir sohbet.. Beş dede bir masanın etrafında toplanmış, acı tatlı dertleşiyor, gır gır yapıyorlar.. Aleviler nefesleriyle ünlü.. Her dedeyi bu ülkenin en ünlü nefeslerinden biri temsil ediyor. Bülent Evcil (Flüt), Ferhat Ali Göksel (Klarnet), Cem Akçora (Korno), Sezai Kocabıyık (Obua) ve Selim Aykal (Fagot).
Bu nefis açılıştan sonra, Kürşat Terci ve Kağan Korad, iki gitarcı geldiler sahneye..
Fazıl'ın bizi binlerce sene öncenin Akdenizine, Likyasına götüren bestesi Likya Prensesi'ni seslendirmek için.. Bir prensesin aşkı ve dramı.. Harikaydı ve az sonraki muhteşem şovun açılışıydı sanki..
İlk yarının son bölümünde, iki gitarın yanına, Yaşar Üniversitesi Yaylıları eklendi.. İki Keman Mehmet Yasemin ve İsmail Başaran, bir viyola Pınar Dinçer, bir çello Serdar Mamaç ve bir kontrbas Hacer Özlü..
Bu yedili, Fazıl'ın sabaha kadar dinlesem bıkmayacağım iki baladını seslendirdi ki, bu da bir dünya prömiyeri..
Ezber bildiğim melodiler ilk defa böyle bir yedili ile seslendiriliyor.. Ama nasıl muhteşem bir düzenleme..
Nazım da, Kumru da içine akıyor insanın..
İkinci yarı sahneye bir piyano geldi.. Liszt'in doğumunun 200'üncü yılı ya.. 2011, Lizst yılı.. Fazıl da bir sonatla katıldı, kutlamaya..
"Piyano deyince iki isim gelir önce akla.. Chopin ve Liszt.. Chopin meleğidir, piyanonun, Liszt, şeytanı.. Bu sonatta, Şeytanı, Mephisto'yu bulacaksınız" dedi başlarken..
Duyduklarınıza değil, gördüklerinize inanamıyorsunuz..
O parmaklar, o tuşlar üzerinde, o kadar hızlı nasıl gider?. Gözünüzü kapayıp, rastgele vursanız o şeytani hıza ulaşamazsınız..
Liszt öyle yazmış.. Fazıl da öyle çalıyor.. Yani ayağa kalkıp bağırası, daha eserin yarısında çılgınlar gibi alkışlayası geliyor insanın..
Liszt bitti, ama konser bitmedi tabii.. Alkış kıyamet.. Fazıl gene geldi..
O benzersiz bisini, Gershwin, SummerTime'ın Fazıl yorumunu çaldı gene..
Yani bir yaz gecesindeki mutluluğu anlatan müziği.. Yani bizim halimizi..
Teşekkürler Fazıl..
Teşekkürler, bu bahçeyi, bu amfiyi yapan ve her yıl bu Enka Festivalini düzenleten Şarık Ağabey..
Enka bahçesinde bütün yaz, her tür gece var. Konser, oyun, her şey..
0 212 276 2214
www.enkasanat.org

***

Enka Amfisi, minik, dedim ya sıcak bir yer.. Konser, 11'de falan bitti, cumartesi gecesi.. Yani geç değil. Yani oto parkta binlerce araba yok, erken gidip beklemeden çıkmak için.
Yani aceleye hiç bir sebep, gerekçe yok.. Ama o minnacık amfide, 20-30 tabakhane müdürü olmalı..
Fazıl son notayı basar basmaz ayağa fırladılar..
Herkesi rahatsız ederek kapıya koştular.. O sırada selam veren Fazıl, bu sürüye acı acı baktı.. Tabakhane sürüsüne..
Gelmeyin, hanımlar beyler.. Gelmeyin.. Kim çağırdı sizin gibi görgüsüzleri.. Hadi müzikten, sanattan anlamıyorsunuz, hadi orda bilmem ne var sandınız da geldiniz.. Yahu sanatçıya, yahu onu dinlemeye gelen insanlara da mı saygınız yok?.
Ne utanmaz insanlarsınız siz?.
Yetiştiniz mi, tabakhanenize?.. Yoksa altınıza mı ettiniz?..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA