Bu yazıyı, pazartesi sabahı, Manisa- Trabzon maçının oynanmasından 10 saat önce yazıyorum. Çünkü o maçın ve başka maçların sonuçlarının artık fazla etkili olacağını sanmıyorum.
Görünen köy kılavuz istemiyor.
***
Ligin kaderini değiştiren adam, futbolu değil çapkınlıkları ile ün yapan Ferrari diye birisidir. Ona güvenip Zapo'yu yollayan ve Sivok'u kadroya bile almayan, adam belayı göstere göstere davet ettiği halde, oyundan çıkarmayı düşünemeyen Schuster de suç ortağıdır.
Hayır.. Kırılma anı asla Almeida'nın 3-1'i kaçırdığı pozisyon değil. Beşiktaş 2-1 öne geçmişti ve Fenerbahçe'yi darmadağın etmişti. Her akında gol pozisyonuna giriyordu. Üçüncü, hatta dördüncü goller ufukta görülmüştü. Almeida kaçırsa bile yenileri gelecekti. Oyun tam da böyle giderken, Ferrari, akla hayale gelmez bir iş yaptı.
Bakın, bu ligin son maçı olsa ve Fener bu maçla şampiyonluğu kazansaydı, Ferrari'nin "Satılmadığını" düşünen tek kişi olmazdı bu ülkede.. Cordoba'ya çamur atılan son saniye pozisyonunu hatırlayın.
Öyle bir iş yaptı Ferrari.. Ama yaptığı sadece Schuster için sürpriz oldu.. Ben evde ekran başında üç kez tekrar etmiştim arkadaşlara "Bu Ferrari takımın başına iş açacak" diye.. Öyle bir şey yaptı ki, sadece takımın ve maçın değil, ligin kaderini değiştirdi.
***
Gazeteciliğe başladığımız günlerde M. Ali Ağabey bir gün Le Monde gazetesini getirip önümüze koymuştu. Gazeteciliğin önce başlık atmak, sonra resim altı yazmak sanatı olduğunu söylerdi. Çünkü onlar önce ve mutlak okunurdu. Bugün başlıklar palavra, resim altı yok..
Pazar günü, Fransa'da Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacaktı. Cumartesi sabahı çıkan Le Monde'un başlığında bir dil bilgisi hatası vardı. Ama bu manşetin güzelliği ve aradan geçen yarım asra rağmen unutulmaz olması, bu dil bilgisi yanlışıydı.
"De Gaulle yarın Cumhurbaşkanı oldu!.."
"Olacak" dememişti, Le Monde.. Gelecek zaman cümleyi, geçmiş zaman fiili ile bitirmiş ve sonucun aslında nasıl kesin olduğunun altını çizmişti.
Ligin bitmesine daha 12 hafta var, kağıt üzerinde. Ama Fenerbahçe, işte bu Ferrari dakikasında şampiyonluğunu ilan etti..
Le Monde gibi
"Fenerbahçe yarın şampiyon oldu" diyebiliriz.
Neden?..
1. Kim ne derse desin, şampiyonluğa yarışanlar içinde "Takım gibi" takım sadece Fenerbahçe.. Oyun içinde takım liderleri var.. Hem de üç tane.. Maçın her anında, Fenerbahçe "Sıfır" oynarken bile skoru değiştirme yeteneği olan Alex.. Ligin en iyi oyun kurucularından Emre.. Ve müthiş bir takım ateşleyicisi Lugano. Kadro geniş.. Yedekler asılların yerlerini doldurabiliyor.
2. Medya.. Türk spor medyası, Fenerbahçe'nin olabildiğince arkasında.. Yorumları geçin, haberler bile, Fenerbahçe hesaba katılarak yapılıyor ve bu da, başta hakemler, herkes üzerinde müthiş etkili oluyor.
3. Hakemler.. Tarafsız hakem yok.. Her hakem, pazar günkü Cüneyt Çakır bile Fener'e karşı çifte standart içinde.. Dün çok kısa ara ile Necip'e gösterdiği sarı kart ile, Gökhan Gönül'e gösterilmeyeni üst üste getirsin LigTV ve yorumsuz yayınlasın. İkisinde de ayağa ayni dalış var. Necip rakibine dokunamıyor, ama kart doğru. O giriş kartlık, dokunması şart değil.. Gökhan ise rakibe vurmakla kalmıyor, bir de ayağına basıyor ki, en tehlikeli hareket. Sakatlanmaya sebep olabilir. Hatta doğrudan kırmızı, ama sarı bile çıkmıyor. Neden?. Çünkü Gökhan'ın bir sarısı var zaten. İkinci çıkarsa, kırmızıya dönecek. Çakır görüyor. Çünkü faulü çalıyor ama kartı çıkartamıyor. Düşünün Beşiktaş'ın sahasında.. Beşiktaş 10 kişi.. Beşiktaş 4-2 mağlup.. O zaman dahi Fenerli'ye kırmızı çıkartamıyor Türk Hakemi.. Bu Fener'in çıkarılmayan kaçıncı kırmızısı.. İlk sarı Fenerli futbolcu için "Bundan sonra ne yaparsan yap" diploması sanki..
Hakem değil ama Aykut işin farkında.. O Schuster değil. "Ne olur ne olmaz" diyor ve Gökhan'ı oyundan alıyor.
4. Aziz Yıldırım.. Fenerbahçe Başkanı her türlü baskıyı muhteşem yapıyor..
Konuk gittiği Beşiktaş Stadı'nda kendisine "Hoş geldin" diyen bir Beşiktaş yöneticisinin elini itiyor ve adamı aşağılıyor, "Sen kim oluyorsun benim elimi sıkacak" diye.. Araya girip Beşiktaşlıyı kaçırıyorlar. Sandalyenin üzerine çıkıp tehditler savuruyor.. Beşiktaş'ın evinde, Beşiktaşlı'ya tehditler savuruyor.. Kıyamet kopuyor. Cevap verenler "Adam misafir ayıp oluyor" diyenler birbirlerine giriyorlar bu defa. Protokol tribününde Beşiktaşlılar birbirleriyle yumruklaşıyorlar.
Aziz Yıldırım'ın yaptığı hem disiplin suçu, hem de Futbolda Şiddet Yasası'na aykırı.. Savcılık takibi gerekir. Hani nerde?.. Adam 21 ay ceza almış.. Almış da ne olmuş.. Beş ay daha alsa ne olacak?.
Federasyon baskı altında.. Hakemler baskı altında. Medya felaket baskı altında..
Mustafa Denizli'ye herkesin içinde "Ne, sen mi şampiyon yaptın" diyen Aziz Yıldırım gene iş başında.. Bu defa da Şampiyon olamazsa, M. Ali Aydınlar'ın kapıda olduğunu biliyor.
Olacak..
***
Yani..
Bu kadar..
Bu iş Ferrari anıyla bitmiştir. Seneye bakalım!..