Cuma akşamı, Kadıköy Süreyya'da Hoffman'ın Masalları'nı izlemek üzere yola çıktık.
Şimdi duruma bakın.. Etiler Alkent'ten. Zincirlikuyu'ya 10 dakika.. Zincirlikuyu girişinden Birinci Köprü çıkışına 25 dakika.. Çıkış'tan Köprü'yü geçene, yani Beylerbeyi çıkışına kadar 15 dakika.. Köprü ayağından, Fenerbahçe Stadına 20 dakika.. Stattan, Kadıköy Altıyol'a, yani Süreyya'ya 5 dakika.. Normal koşullarda 20 dakikada alabileceğimiz yol, 75 dakika (Bir saat 15 dakika) sürdü. Günün en yoğun saati, 18.30'da yola çıktığımız için normal sayılır. Ama şimdi verdiğim ayrıntılara dikkat edin. Yolun en uzun süren bölümü, aslında en kısa olanı.. Zincirlikuyu-Köprü çıkışı arası, nerden baksan 150-200 metreyi geçmez.. Yani arkadaşının koluna girip sohbet ederek yürüsen en fazla 3 dakika tutan yolu, arabayla tam 25 dakikada geçmişiz.
Neden?. Trafik yürümedi de, durdu da ondan..
Nasıl yürüsün ki?.
Etiler'den çıkıp, Büyükdere Caddesi'ne girdiğiniz anda başlayan o 200 metrede bakın neler var?.
Hemen az ilerde, Mecidiyeköy'e giden şehir yolu çıkışı.. Onun az ilerisinde E-5, Havaalanı çıkışı.. Az daha ilerde Köprü çıkışı..
Şehir çıkışı o saatlerde tenha.. Ama Metrobüs hattı yüzünden daralan E-5 çıkışında artık yığılmalar oluyor.. Köprü çıkışı ise o saatte en yoğun.. Sağa çıkışlarda bu yığılmalar yolun tümünü tıkıyor. Çünkü bizde çıkış şeritlerine girip orada sıralanmak diye bir trafik alışkanlığı yok. Herkes ya en sola kayıp, tam çıkış yerinde nerdeyse 90 derece dönüp sağa giriyor. Ya da bir evvelki çıkışı alacak gibi en sağdan gidip, bu defa da yasağı yapıp, devam ederek, solundakinin üzerine çıkarak şeride giriyor.. Herkes uyanık ya..
Bu korkunç karambol, bu dağ başı yasası tüm Barbaros Bulvarı'nı kilitliyor..
Ama buna bile alıştırdılar bizi yıllardır. Bu normal durum.. Ama şimdi bir de anormal durum var. E-5 Edirne çıkışı ile Köprü çıkışı arasına, o daracık 30 metrelik araya, akıllara seza bir şey yaptı Belediye.. Metrobüs ve otobüs durağı koydu.. Metrobüs'ten inenler, tam da bu arada şehir trafiğine giriyorlar. Yani bu kıyametin göbeğinde, otobüs durağı var. Minibüsler de duruyor dolayısıyla.. Ve de taksiler sıra sıra, Metrobüs'ten inen müşteri bekliyorlar.. Gitti mi yolun bir şeridi.. Gitmekle kalsa iyi.. Otobüsler, sağdaki iki şerit devamlı tıkalı olduğu için, üçüncü şeritten ilerliyor, durağa yaklaşınca hızla sağa kayıyor ve orada bizim gibi şeridinde bekleyerek ilerleyen ve son kalan uygar vatandaşların üzerine sürüyorlar arabalarını..Yanaşıyorlar. Yolcu indirip bindiriyorlar.. Sonra Beşiktaş'a gitmek için, bu defa sollarındakinin üzerine vahşice kırıp en sola geçiyorlar.. 30 metre içinde en soldan en sağa, sonra tekrar en sola.. Belediye'nin otobüsleri yapıyor bunu.. Anlayın.. Minibüsler de ayni şeyi yapıyorlar.. Yani uygarlık da para etmiyor, her an bir otobüs ya da minibüs üzerinize çıkabilir..
Daha da fecisi.. Bazı otobüs ve minibüs şöförleri korkunç bir şey yapıyor.. O yoğun trafikte sağa yanaşıp, tekrar sola çıkmak uzun iş.. Bazıları yolcularını üçüncü, evet, kentin en işlek bulvarında üçüncü şeritte indiriyorlar. Binecekler de otobüslerinin üçüncü şeritte durduğunu görünce o yoğun trafiğin içine dalıp koşuyorlar.. Tam bir ölüm kalım savaşı.. Bu arada, trafik, akış makış kalmıyor tabii.. Duruyor resmen..
Ne zamandır böyle?. Metrobüs çalışmaya başlayalı..
Peki önlem?..
Önlem mönlem yok. İstanbul'un sahipleri atanmış Vali ve seçilmiş Belediye Başkanı'nın bir, tek bir gün bu saatte burdan geçtiğini sanmıyorum. Geçse de, karanlık arabada, eskortla geçiyorlar ve yaşanan cinayetin farkına varmıyorlar..
Varsalar ne olacak?.
O gece orda iki polis ekip arabası gördüm. Ve de çaresiz, zavallı, şaşkın, teslim olmuş polisleri.. Kızmadım.. Ben olsam ne yapabilirdim ki?..
Bir defa şehircilik planlaması yanlış. Yollar yanlış, girişler, çıkışlar yanlış. Durak yeri tam bir utanç.. Cinayet.. Bunu Amerika'da yapsanız, adamın biri kendini otobüsün üzerine atar, burnunu kanatır, belediyeyi dava edip 5 milyon dolar kazanır.. Bizde hangi dava?.. İnsanlar çatır çatır ölüyor, sorumlusu yok. Dava ediyorsun, yıllar sürüyor. Kazanırsan üç otuz para.. Kazanamazsan, bir de öbür tarafın mahkeme, avukat masraflarını ödüyorsun, ceza olarak..
Sorun nerde?.. Sorun sistemde.. İstanbul trafiğinin sahibi yok. Daha doğrusu çok da yok.. Horozu bol olan yerde, sabah olur mu?.
Bakın şehir ana yollarından Belediye, ara yollarından ilçe belediyeleri, o yollarda trafiği denetlemekten vilayet sorumlu.. Al sana üç baş..
Geldiğim Nispetiye Caddesi Belediye'nin. İlk çıkış Büyükdere Caddesi de.. Ama iki E-5 çıkışı Karayolları'nın hükmünde.. Karayolları'nın ortasından geçen Metrobüs yolu ve işletmesi ise bir Belediye Şirketine ait..
Etiler Süreyya arasına, Beşiktaş İlçe Belediyesi'nin yolunda başladım. Ana kentin yolunda devam ettim. Karayolları'nın otobanına geçtim. Sonra tekrar anakent. Sonra Kadıköy ilçe Belediyesi yolu.. Peki nasıl koordine olacak bu çok başlılık.. Güldürmeyin beni.. O ayrı sorun..
Bu kadar yerel ve genel kurum yetmezmiş gibi, bir de UKOME var. Ulaşım Koordinasyon Merkezi.. Trafikle ilgili her kararı, diyelim bir "Sola dönülmez" işaretini burdan geçirmek zorundasınız..
Kimler mi var?.
Buyrun..
Büyükşehir Belediyesi'nden 10 kişi.. Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Denizcilik Müsteşarlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü, Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü, Kara Ulaştırma Genel Müdürlüğü, Demiryolları, Limanlar ve Hava Meydanları İnşaatı Genel Müdürlüğü, Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü, ilçe belediye başkanlıkları temsilcileri..
Şimdi bunların hepsi sözüm ona uzman birer temsilci yollayacaklar ve bunlar ayda bir toplanıp bir çözüm bulacaklar öyle mi?.
"Bulurum" diyene sorarım. O zaman bu rezillik ne?. Nasıl izin verdiniz?. Nasıl göz yumuyorsunuz?..
Tıkanmaktan, beklemekten, gecikmekten vazgeçtik. Orada "Ölüm" var yahu.. İlle birilerinin ölmesini mi bekliyorsunuz?.
Şimdi çözüm İstanbul'da değil. Meclis'te.. Dünyanın büyük metropolleri nasıl çözmüşse öyle..
Bu çok başlılık bitecek.. İstanbul'un, tek, bir tek Trafik Otoritesi ve ona bağlı kurumları olacak. Ama o otorite emir verdi mi, uygulama o saat gerçekleşecek..
O daire, bu genel müdürlük, Ankara'dan müdahale, komisyondan, kuruldan geçirme, bekleme falan yok..
Anında işlem..
Bakın Kanyon etrafı yüzünden Gültepe halkının çektiği işkence, Belediye, Vilayet ve Kanyon Yönetimi iş birliği için anlaştığı halde, aylardır sürüyor. Zerre ilerleme yok. Neden?.. Bürokrasi.. Çok başlılık.. Biri emir verse, yapılsa, üç gün sürmez. Sabah başlar, akşam bitirirler. Ama öyle bir otorite yok..
"Olsun" diye Mustafa Ilıcalı Hocam Erzurum Milletvekili iken yasa önerisi yaptı, gündeme bile gelmeden seçimler geldi. Meclis yenilendi. Teklif kadük kaldı. Hocam yeni Meclis'e girmedi. Şimdi "Belediye Danışmanı" diye çırpınıyor ama, işte bu kadar..
"Torba Yasa" nasıl hızla geçti Meclis'ten gördünüz.. Niye?.. Arkasında Başbakan vardı da ondan..
Peki, Başbakanlığa İstanbul Belediye Başkanlığı'ndan gelen, yani damdan düşen ve de kendisine Başbakanlık yolunu açan bu kente ayrıca vefa borcu olan Başbakan, bir "Hızlı" yasayı da İstanbul için hazırlatmaz, seçimden önce işi bitirtmez mi?.
Bilemem..
İstanbul'un sahibi var mı, yok mu, bilmediğim gibi..