GENÇ adam bütün hayatını bu daracık tozlu yollarda geçirmişti. Üç gözlü bir gecekonduda yaşıyordu. Evin arkasında annesinin çamaşır kuruttuğu, ya da kuruyacak biberleri asacak bir küçük avlu vardı. 26 yaşındaki delikanlının annesini, beş kardeşini ve üvey babası olan amcasını beslediği bir seyyar meyve tezgahı vardı. En büyük hayali, ite kaka sürüklediği bu tezgahtan kurtulup bir kamyonet alabilmekti.
45 yaşındaki kadın, bir emekli polisin kızıydı. Şimdi zabıta memurluğu yapıyordu. Başlıca iş, 40 bin nüfuslu bu kasabadaki gürültü şikayetlerini ve seyyar satıcıları izlemekti.
Zabıtayı gören seyyar satıcıların yapabileceği üç şey vardı. Tezgahı ve krediyle aldığı meyveleri bırakıp kaçmak.. Zabıtaya rüşvet vermek.. Birkaç günlük kazancı demek olan cezayı ödemek.
17 Aralık sabahı, kadın, delikanlının yoluna çıktı. Genç adam mallarını bırakıp kaçmadı. Rüşveti teklif bile etmedi, çünkü polis kızının rüşvet kabul etmediğini bütün kasaba biliyordu. Cezayı ödeyecek parası da yoktu.
Kadın genç adama bağırdı, çağırdı. Hızını alamadı, bir de tokat attı. Sonra tezgâhına ve meyvelerine el koydu. Kadının iki adamı, her şeyi kamyonlarına yükleyip götürdüler..
Genç adam, civardaki nalbura gitti. Bir kutu tiner aldı.. Üzerine döktü ve kibriti çaktı.. Hemen hastaneye kaldırdılar. Vücudunun yüzde 90'ı yanmıştı. 4 Ocak'ta acılar içinde öldü.
14 Ocak'ta, devlet başkanı, 23 yıllık diktatör, ülkeden kaçtı..