Yani, "Yatsıdan sonra, Sabah şerifler hayrolsun" benim Sevgili Medyam.. Bu ülkede adaletin olmadığının yeni farkına vardılar ama, aslında neyin farkında olmaları gerektiğinin hâlâ farkında değiller.. Karışık mı oldu?. O zaman anlatalım..
Günlerdir manşetlerde, köşelerde kıyametler kopuyor.. Efendim yüz bilmem kaç kişiyi öldürmüş, nerdeyse bin yıla yakın hüküm giymiş azılı katiller, mahkûmiyetleri hâlâ kesinleşmediği ve tutuklu kaldıkları süre yasadaki sınırları aştığı için, 2011 yılbaşından itibaren tahliye edilmeye başlamışlar da, olur muymuş..
Yahu, bu yasa ne zaman çıktı.. 4 aralık 2004.. Tasarı aylarca hazırlanırken, Meclis'te komisyon komisyon dolaşırken, genel kurulda konuşulur ve yasalaşırken nerdeydi Medya?.
Kayıp..
Bugün kıyametler koparan 102 ve 252'nci maddelerin uygulanması 2011 yılı başına ertelenirken, arada geçen 6 yılda nerdeydi medya?.
Gene kayıp.. Ne zaman Hizbullahçılar tahliye edildi.. Medya "Aaaa" dedi, "Bu ne rezalet.."
Rezaletin tümü medyaya aittir.. Yani dördüncü güce.. Sen bu kadar asıl sorunlardan uzak gazetecilik yaparsan, sen birinci sayfanı birbirine söven liderlere ayırıp "O dedi, bu dedi" gazeteciliği yaparsan, sen öteki sayfaları saçma sapan haberlerle doldurursan, sen köşelerini işgal eden yüzlerce Vatan Kurtaran Aslan'a rağmen, ülke gerçeklerine göz yumar, on para etmez siyasal polemiklerle sütun doldurursan, işte böyle şaşar kalırsın.. Hem de 6 koca yıl sonra..
Sedat Ergin.. Bir tek o, işin farkında..
Çarşamba günkü yazısının başlığı "CKM değişikliklerini nasıl atladık?.."
Yazının içinde de özür var. Kendi adına, sadece..
Ve Sedat, o sırada Ankara'da, Meclis'te görevli olduğu için hatırlıyor..
Kıyametler koparan 252'nci madde "Kabul edenler, etmeyenler, edilmiştir" diye 30 saniyede geçmiş Meclis'ten. Bugün kıyamet koparan muhalefetin tek satır itirazı yok.. Hep diyorum, "Bu ülkede sorun iktidarlar değil, muhalefet.. Bu ülkede muhalefet yok aslında.."
Kızıyorlar.. Buyrun size gerçek.. Şimdi kıyamet koparan medyanın öfkesi kime.. 100'lerce kişinin katili oldukları iddia edilen Hizbullahçılara.. Efendim nasıl serbest bırakılırlarmış..
Yuh!..
"Suçu kesinleşene kadar herkes masumdur", hukukun temel ilkesi değil mi?.
Bu Hizbullahçı dedikleriniz ve yargısız mahkûm ettikleriniz hakkında kesinleşmiş bir hüküm var mı?.
Yok!.
Yarın yüzde, binde, milyonda bir ihtimal de olsa, içlerinden mesela birinin beraat etme ihtimali var mı?.
Var!..
Diyelim etti, o zaman bir masumu, on yıldır, ağır ceza mahkûmu gibi içerde tutmanın bedelini kim, nasıl ödeyecek?. Vicdan azaplarımız, o masumun çalınan yıllarını geri verebilecek mi?.
O zaman yanlış, on yıldır, haklarında verilmiş bir ceza, kanıtlanmış bir suç yokken insanları içerde tutmak mıdır, yoksa "Bu davanın, bu ülkede ne zaman biteceği belli değil. Hakkında kesin karar verilene kadar serbestsin" demek mi?.
Yani..
Bugün medyanın sorması gereken asıl soru, "Hizbullahçılar niye serbest kalıyor mu" olmalıdır, yoksa "Mustafa Balbay hâlâ niye içerde" mi?..
Mustafa Balbay dediysem, Ergenekon ve Balyoz oldukları iddia edilen davaların sanıkların simgesi diye kullanıyorum.. Yıllardır içerdeler. Ve de işte görüyorsunuz, güya her türlü kanıt elde iken ve haklarında mahkemelerce verilmiş yığınla mahkûmiyet kararı varken, Yargıtay kesinleştiremediği için 10 yıldır boşu boşuna yatan, ya da müebbet hapse mahkûm olması beklenirken serbest bırakılanlar, bu ülkede adaletin adalet olmadığını kanıtlıyor.. "Geciken adalet, adalet değildir" kuralı dünyanın bütün Hukuk Fakültelerinde okutulur. Uganda ve İran dahil. Ama bizde işte alenen işlemiyor.
O zaman Silivri tutukluları, hiç ceza almadan on yıla mahkûm olmuş gibi ceza çekiyorlar bugün..
Bu mu asıl adalet ve hukuk ayıbıdır, yoksa, mevcut yargı sistemi, 10 yıldır bir türlü davasını sona erdiremediği için içerde alenen ve resmen yargısız infaz cezası çeker gibi bekleyenlerin serbest bırakılması mı?.
Anladınız mı, benim Sevgili Medyam..
Benim lideral, demokrat ve insan hakları savunucusu palavracı dostlarım, farkı anladınız mı?.
Kimin, neyin yanındasınız siz?.
Hak, hukuk ve adaletin ve İnsan Hakları denen en kutsal kavramın mı?.
Güldürmeyin beni?.
İnsan hakkı, bir masumu haksız yere bir gün içerde tutmaktansa, yüzlerce muhtemel suçluyu serbest bırakmayı göze alabilmektir.
Dannnnnkkkk!..