Bodrum deyince aklınıza ne geliyor?.. Bodrum kalesinin etrafındaki minik Halikarnas köyünün biraz gelişmiş, birkaç bin nüfuslu bir kasabaya dönüşmüş hali mi, yoksa, Akdeniz'in, hatta dünyanın en güzel yarım adalarından biri mi?.
Turgutreis'e, Torba'ya, Güvercinlik, Gümüşlük, Yalıkavak'a mı gidiyorsunuz, yoksa Bodrum'a mı?.
Gümbet'te, Bitez'de mi eviniz var, Bodrum'da mı?..
O yarım adanın tümü Bodrum.. Ve o Bodrum yarım adası tek başına Türkiye'ye servet kazandırmakla kalmaz, ülkenin en büyük sorunlarından biri işsizliğe çare de olur.. Tıpkı Antalya'nın iki yanında uzanan 150 kilometrelik Türk Rivierası gibi..
İnanın sadece o Riviera ve bu Bodrum Yarımadası tüm Türkiye'yi besler.. Eğer turizm bu ülkede bir devlet politikası olarak ele alınırsa..
Kurulduğu günden beri hatır için birine veya bir partiye verilme ötesinde ciddiyeti olmayan, minnacık bütçeli, daha da az yetkili Turizm Bakanlığı ile bu iş yürümez. Yürümüyor da zaten..
Şimdi devletin turizme bakışını anlamak zor..
Bugün Bodrum halkında ve esnafında, şuyuu vukuundan beter bir düşünce var..
"Bunlar turisti de alkolü de istemiyorlar. Ama 'Yasak' diyemedikleri için dolaylı engeller koyuyorlar.." "Bunlar" dedikleri, iktidar..
Sonra saymaya başlıyorlar..
Sigara yasağından girip, ses yasağından çıkıyorlar..
Kapalı yerde sigara, açıkta müzik yasak.. Yani, sigara ile müzik bir araya gelemiyor. O zaman millet niye diskoya, niye gece kulübüne gidecek, yazlıkta?.
Gitmezse alkol tüketemeyecek.. Alkol tüketemeyince de, alkollü yerler kendiliklerinden kapanıp gidecek.. Onlar kapanınca eğlence bitecek. Eğlence bitince turist gelmez olacak..
Bakın tümden değil, ceza diye sadece 15 gün kapatma ne oluyor?..
Hani size Türkbükü'nde bir köprü anlatmıştım. Bir yanında en pahalı plaj kulüpleri, diskolar var..
Öte yanında, halkın ucuz eğlence ve dinlence yerleri.. Bunlar arasında tezgâhta, barakada, kuru yemişten elişi örtülere, bornozlara, aklınıza ne gelirse ufak tefek şeyler satan esnaf.. Adam gibi fiyatlarla yiyecek, içecek veren restoranlar, kafeler..
Köprünün öte yanında iki büyük diskoyu kapatmışlar, 15'er gün.. Perişan olan bu yandaki esnaf.. Ne alakası mı var?.
"Bu yıl Ramazan dolayısı ile mevsim zaten iki ay.. Yani iki ayda ne kazanırsak, 12 ay onunla idare edeceğiz.. Gece yarısı köprünün öte yanında eğlenmeye gidecek zenginler, daha erken saatleri burada geçiriyor ve bize para bırakıyorlardı. O iki yer kapandı, darbeyi biz yedik. Ship Ahoy'un sahibine 15 gün kapanmak koymaz. Adam zaten milyoner.. Ama bizim zaten iki aylık işin 15 günü de böyle gidince, kışın aç kalırız" dedi, konuştuğum bütün esnaf..
Şimdi esnaf haklı.. Ama el insaf.. O gürültüye kapatma cezası verenler de haklı.. Şikâyet geliyorsa ve mevzuat da "Ceza" diyorsa, ne yapacaklar?.
Serdar Şensezgin'i dinlemeye Torba Sanat Evine gittiğimiz gece fiyasko oldu. Serdar tek gitarla mikrofonsuz söyler genelde..
Söyleyemedi.. Nerdeyse bir kilometre ötede bir disko gibi yerde Fatih Ürek 250 desibel çastra çastra bağırıyor, bütün Torba Koyu inliyor.. Hadi biz kalktık gittik. Peki yörede evi olanlar ne yapacak?.
Efendim o gürültü olurmuş, zira o disko filancanınmış.. Dedikodunun bini bir para..
Peki çözüm..
Var tabii.. Amerika'yı keşfe gerek yok. Aha 100 metre ötede Yunan Adalarında çözüm boylu boyunca yatıyor. Ben gördüm, onlar görmez mi?.
Bu ülkede turizmi devlet politikası yapmak zor.. Hayalle uğraşmayalım..
Ama Muğla milletvekilleri, kendilerini seçenlere sahip çıkarlarsa, Bodrum Yarımadası'nın tüm sorunlarına çözümü getirecek, özel bir yasa çıkartabilirler..
Bugün 40 belediyeye bölünmüş ve genelde Ankara'dan gelen emirlerle idare edilen Bodrum Yarımadası'nın tümü, tek elden yönetilen, özel yetkileri olan bir anakente çevrilirse..
Böyle olursa ne olur peki?..
Yarın anlatacağım..