Çukurova Üniversitesi.. Dünyanın en güzel kampüslerinden biri.. Ve 35 bin öğrenci.. 35 bin gençten oluşan bir çağın ötesinde kent.. Hızla da gelişiyor.. Hele bir Kültür Merkezi yapıyorlar ki..
Şimdilik salon 500 kişilik.. Girenler talihli.. Kapıda kalanlar yığınla.. Üniversite yeni ders yılını açıyor.. İlk ders Yaşar Kemal'den.. Çukurova adını dünyaya duyuran adamdan.. Yaşar Kemal kapıda görününce kıyamet koptu.. Herkes ayakta.. Alkışlar dinmiyor..
Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, Paris'te olmalı.. Yaşar Kemal için programını değiştirmiş, koşmuş Çukurova'ya.. Nasıl içten, nasıl sıcak, nasıl güzel konuştu.. Politikacı gibi değil.. Tam bir Kültür adamı, bir dost gibi..
Sonra Yaşar Kemal çıktı kürsüye.. Masasına oturdu, yeni giydiği cüppesi ve kuşandığı şalıyla.. İçim orda cız etti sadece.. Böyle törenlerde, üniversite hocaları da, resmi kıyafetleri, yani cüppeleri ile gelirler, Onur verdikleri konuğa saygılarından.. Bir tek rektör cüppeliydi. Ötekiler sivil.. Hani ödül almaya, kot pantolonla çıkan havalı (!) sanatçılar var ya, onlara benzettim, saygın bilim adamlarımızı.. Cüppe giyseler eksilirdi ya, saygınlıkları..
Harvard niye Harvard, Yale niye Yale, bir merak etseler de baksalar?..
Yaşar Kemal açış dersine konu olarak "Çukurova, Doğa ve Roman"ı seçmişti..
Güya yazmıştı.. Ama okumaktan çok anlattı. Nasıl tatlı, nasıl şirin, nasıl esprili..
Yani ders ders böyle olsa, ömür boyu okur insan..
"Ortaokul terkim ben" dedi.. Ortaokul terk, Türkçeyi dünyada en güzel kullanan adamlardan biri, dünyaca ünlü bir romancı..
"Ben Ramazanoğlu kütüphanesinden mezunum" dedi.. Orada çalışmış.. Çalışırken de okumuş..
"Bir romancı, hem doğunun, hem batının klasiklerini, ustalarını özümsemek zorundadır. Karacaoğlan da, Dadaloğlu da, Pir Sultan Abdal da benim ustamdır. Cervantes de, Tolstoy da, Stendhal de, Çehov da.. Dede Korkut'tan da çok şey öğrendim, İlyada'dan da.."
Sadece yazılı edebiyat değil, ona yazdıran.. Destancıları, âşıkları, türkücü, masalcıları dinlemiş Çukurova'da köyden köye, yayladan yaylaya..
"Bir destanı yaratan kadar anlatan da yaratır" dedi.. "Her defasında başka anlatır.. İnce Memed'i anlatan adama rastladım. Yemin ederim benden iyi anlatıyordu.."
Bir gün bir İngiliz gazeteci "Bana bir cümleyle Yaşar Kemal'i anlat" demiş..
Anlatmış usta..
"Yaşar Kemal değişmenin romancısıdır.."
Çukurova'nın topyekun değişmesini gözleriyle görmüş, yaşamış ve yazmış..
Çukurova, Yaşar Kemal'in dedeleri Van Muradiye'den göçüp yerleştiklerinde ormanlar, makiler ve bataklıklarla dolu.. Halkı Türkmenler.. Ülke nüfusu 15 milyonken, Çukurova'da hayvancılık yapan 1.5 milyon göçebe Türkmen yaşıyor..
Ne var ki, sıtma felaket.. Çocuklar ölüyor.. Sıtma ile savaş için sivrisinek kaynağı bataklıkları kurutmaya başlamışlar. Çukurova toprağı zaten bereketli. Hele bataklık toprağı, iyice mümbit.. 1950'lerde Marshall Yardımı ile traktör gelince değişim kökünden başlamış.. Traktör sadece pamuk eken değil, arkasına bağlanan aletlerle, makileri, ağaçları, köklerinin derinlerinden söken alet.. Bataklıklar, ormanlar, makiler ve otlakların yerini tarlalar alınca, hayvancılık ve göçebelik bitiyor, yerleşik yaşama geçiliyor. Değişen sadece insanların yaşamı değil, doğa da değişiyor..
Bataklıklar kuruyunca, tarım ilaçları dökülünce, sinekler, böcekler tükeniyor.. Böcekler tükenince, onlarla beslenen turnalar, leylekler gelmez oluyor.. Onlar gelmeyince, onları avlayan kartallar da yok oluyor.. Bir kızıl kartallar var, nesli tükenmekte olan. At vebası da onları bitiriyor. Veba olan atları zehirleyip ovaya atıyorlar. Zehirli leşi yiyen kızıl kartallar da kalmıyor..
"Çukurova çok toprak kazandı ama, kuşları, kelebekleri, bitkileriyle bir dünya yitirdi" diyor Yaşar Kemal..
Böyle bir doğa, böyle bir yaşam değişikliği, bir çocukluğa, bir gençliğe sığarsa, iyi bir gözlemci, bunu romana çevirir işte..
Hele de kan davası, yörenin geleneği olursa, ne dramlar, ne öyküler çıkar..
"Bir yazarın ne kadar birikimi varsa, yaratma gücü o kadar artar. Elbette her birikimi olan yazarın bir de yarattığı coğrafyası vardır. Yaşadığım Çukurova'yla da, yarattığım kendi Çukurovamla da alışverişim hep iyi olurdu. Her iki Çukurovamı da canı yürekten seviyorum.."
Ben de seni çok seviyorum Yaşar Usta..
Çukurova'nın gençlerine de "Yaşam umutsuzluktan umut yaratmaktır" dediğin, günümüz gençlerine en çok ihtiyaçları olan şeyi, umudu, bıkmadan, usanmadan, tekrar tekrar verdiğin için, çok seviyorum!..