atv Haber'de Erdoğan Aktaş farkı bir kez daha ortaya çıktı. IMF - Dünya Bankası toplantısı yaklaşırken, bu ülkede yaşayanları açıkçası hem de yakın gelecek için pek de ilgilendirmeyen toplantıya paralel, hatta daha önde, İstanbul'da olanları ve olacakları anlatıyor haberlerinde.. Bir yanda genç muhabirler, öte yanda Meliha Okur gibi Usta, sokakta..
Çünkü o sokaklar İstanbul'un sorunu olacak bugün, yarın..
Tüm dünyanın ilgisini çeken bir olay olduğu kesin.. Hem de küresel kriz, biz dahil pek çok ülkeyi fena halde sarmışken.. Dünyanın en önde gelen ekonomi uzmanları sorunu ve çözümleri konuşacak.. Önemli.. Öyle olduğu için 10 bin yabancı gazeteci geliyor.. Öyle olduğu için İstanbul'un bütün otelleri dolu..
Öyle olduğu için bu ülkeye çok yararlı.. Bu binlerce yazılı ve görsel basın gazetecisi sadece toplantıları değil, İstanbul'u da yaşayacak ve yazacaklar. Şimdiden dolu otellere yığınla döviz bırakacaklar..
Döndükleri ülkelerinde de, İstanbul'u anlatan yazılar yazacak, programlar yapacaklar..
Bu nasıl bir fırsattır..
Gönül isterdi ki Kültür Bakanı Ertuğrul Günay el koysun.. Finale de "Yekta Okur'un Lirik Tarihi" benzeri efsane bir gösteri yerleştirilsin. Türkiye Kültür ve Sanat Mozayığı muhteşem bir şovla tanıtılsın.. "Tasarruf" bahanesi ile her türlü gösteriden vazgeçmişler..
Yazık.. Günah.. Ayıp!..
Dünya üzerinde bu tür küresel olaylara katıldığımda, ev sahiplerinin gelen medya için nasıl bir Kültür Sanat tanıtım fırsatı kullandıklarını hep gördüm. Bu yüzden kaçırılan fırsatın büyüklüğünü ölçemiyorum. Kaz gelecek yerden, karıncayı esirgedik.
Toplantıdaki ekonomik tartışmalar ve alınacak kararların dünyaya etkileri, yakın gelecekte bizim günlük yaşamımızı etkiler mi, işleri gerçekten düzeltir mi?.. Bilmiyorum ve sanmıyorum..
Ama bir İstanbullu olarak başka şeylerle fevkalade ilgiliyim, çünkü ister istemez içinde yaşayacağım..
İşte Erdoğan ekibi, günler öncesinden bunun farkında ve ana haberde büyük yer veriyor.
Bir.. Bu müthiş kalabalığın korunması ve rahatlığı için alınan önlemler, İstanbullu'yu fena çarpacak.
Çok önemli cadde ve sokaklar ve Lütfi Kırdar yöresi, nerdeyse yasak bölge oldu. Bu zaten felç İstanbul trafiğini yaşanmaz hale getirebilir.. Hele de toplantı günlerinde..
İkincisi.. Bu tür küresel toplantıları protesto etmeyi gelenek haline getirmiş, sanki profesyonel uluslararası bir örgüt var. Nerde toplantı var, o ülkeye gidiyorlar.. O ülkede de bağlıları, bağlantılıları var..
atv Ana Haber'de izliyorum.. Bizim gençler yürümeye başlamış bile.. Ellerindeki bez pankartlarda ve bayraklarda "Defol IMF/ Defol DB" Yani "Defol Uluslararası Para Fonu ve Defol Dünya Bankası" yazıyor..
Yani Garp Cephesinde yeni bir şey yok.. "Defol" 68 kuşağının 6. Filo için kullandığı slogandı.
Sonra gelen giden herkes "Defol"la karşılandı..
Ben klişe ve slogan gösterilerinden nefret ederim. Bir toplantıyı, gösteriyi yapanların söylenecek yeni bir şeyleri olmaz mı?. Kafaları, beyinleri, yaratıcı güçleri yok mu?.. Hele hepsi üniversite gençleriyse.. Var tabii.. Peki niye kullanmazlar?..
O zaman aklıma şu geliyor.. Kullanmıyorlar. Çünkü onları başkaları kullanıyor.. Bu 40 yıllık klişe ve sloganları beyinlerine çakıyor, ellerine veriyor, sokağa salıyorlar..
Tabii, atılan slogan, açılan pankart 40 yıllık olunca, protesto edilenleri de zerre engellemiyor.. "Gene ayni hikâye" diyor, gülüyor ve geçiyorlar..
Tabii iş slogan atma ve afiş asma ile kalsa iyi.. Vali Güler protesto etmek isteyenler için kentin beş yerinde "Özgür" basın toplantısı yapma ve nutuk söyleme yerleri ilan etti.. Dinlerler mi?.. Yoksa yasak bölgeleri zorlayıp, televizyonlara yansıyacağını bildikleri polisle çatışma sahneleri yaratır, gene dünya televizyonlarında yer almak için molotof kokteyllerini bol bol mu kullanırlar, siz tahmin edin?.
Amaç fikir söylemek değil, görüntü olmak.. İngiltere'de böyle oldu.. Fransa, Almanya, İtalya'da, Kore'de böyle oldu. Her yerde, her zaman böyle oluyor.