Şok'un arka sayfasında bir Sırbistan düğününden fotoğraflar var. Damat gelini soyuyor.. Soyacak tabii.. Ama bu defa gerdek odasında değil, düğün salonunda, herkesin önünde.. Okurken hatırladım ve güldüm..
Yıl 1963.. En deli gençlik yıllarım.. Hayatımda ilk defa Paris'e gidiyorum ve topu topu bir gecem var. Ahmet Taner Kışlalı (Nur içinde yatsın) ve Yaşar Güngör, bizim Yeni Güncüler doktora için ordalar, bir yıldır..
"Bana bir gecelik program yapın" dedim..
Folies Berger'le başladık.. Dedik ya en deli gençlik yılları.. O zaman eteğin minisi bile yok Türkiye'de.. Paris demek çıplak kadın demek..
Gece Pigalle'de bitti.. Birbiri ardına striptiz kulüplerine götürüyorlar beni.. O devirde bizde sadece lafı olan bir sözcük bu.. Müzikle soyunma anlamına geliyormuş.. Gene böyle bir kulüpte en önde oturuyoruz. Sahneye gelinlikle bir kız çıktı. Elinde bir levha var. Üzerinde Fransızca bir yazı.. Yaşar "Elini kaldır" dedi.. Kaldırdım.. Kız geldi, elimden tuttu, beni sahneye çıkardı. Eliyle, yüzüyle işaret ediyor. Anladım.. Soymamı istiyor.. Birer birer gösteriyor.. Duvak, gelinlik, kombinezon, korse, jartiyer, çoraplar, sutyen.. Ben de müzikle dans ederek çıkarıyorum. Alkış kıyamet.. Üzerinde kalan son parçayı işaret etti.. Elimi uzatırken ışıklar söndü. Yeniden yandığında, ortada kız yok. Sahnede tek başına ben.. Elimde de minnacık bir külot..
Yaşar'la Ahmet gülmekten ölüyorlar.
Kızın elindeki levhada "Bir koca arıyorum" yazıyormuş meğer!..