"Çok yazıldı" dediler.. "Yazamamışlar" dedim, içimden.. "Yazmadan yazmaya fark var.. Bir de ben yazayım da farkı görsünler.."
..Ve işte yarım saattir bilgisayarın başındayım ve yazamıyorum.. Çünkü, gördüklerimi, hissettiklerimi anlatmam, kelimelere dökebilmem mümkün değil..
Tanrım.. Nasıl büyülü, nasıl sihirli dakikalardı onlar..
Dünyanın dört bir yanına gittim. Dünyanın dört bir yanında güneşin batışını izledim.. Palavra!.. Ben güneşin batışını izlememişim bugüne dek..
Güneşin batışı neyle izlenir?..
Gözle..
Hayır.. Bodrum'da, Gümüşlük'te, Limon'da güneşin batışı, gözle değil, ruhla izleniyor.. Ruhunuzun derinliklerinde batıyor güneş, Kos'un arkasında değil..
Şiddeti ufka yaklaştıkça azalan güneşin sarı rengine gurup vakti çıplak gözle bakabilirsiniz ya.. O sarı, Kos'la Bodrum arasındaki denizin üzerinde ışıltılı, kıpırtılı bir nehir olarak yansıyor.. Sağdan minicik, nazenin bir yelkenli, çok hafif rüzgarla salınarak o nehre giriyor ve tam güneşin önünde minnacık sliuet tabloyu tamamlıyor..
Limon sahilde değil, tepede.. Yapayalnız bir tepe.. Guruba tepeden bakıyorsunuz.. Deniz ve Kos, güneşi milim milim yutuyorlar.. Sarı tekerleğin son kırıntısı da, Kos karanlığının ardında kaybolurken, ufku bir kızıllık kaplıyor.. Ama ne kızıllık.. Bu renk dünyanın hiçbir paletinde yok..
Bir ilahi ressam boyuyor, gökyüzünü, denizi, o ilahi kızıla..
..Ve..
..Ve en güzeli.. O kızıllığı zeytin yapraklarının arasından seyrediyorsunuz..
Önde zeytin ağaçları.. Arkasında aşk!..
Ruhunuz aşka aşık o an.. Yanınızda kim olsa, ona aşık olabilirsiniz..
Aşk büyüsü dedikleri bu olmalı..
Al götür Limon'a gün batımı vakti.. Güneşin batışını onun gözlerinden seyret..
Bitersiniz. Sen onun gözlerine yansıyan guruba bitersin.. O senin gözlerinde yaşayan aşka.. Bir büyü sarar, kucaklar sizi.. Alır götürür..
Vuslatı orda yaşarsınız.. Sevişmek odur işte.. İçlerinde dünya güzelliği, derinlerinde ruhların aşkı dolu gözlerle, sadece bakışarak sevişmek..
Hele bir de eli, parmaklarının ucu, elinize dokunuyorsa.. İki parmak, iki parmağınızın üzerinde dokunmak korkar gibi dolaşıyorsa..
"Dört atlı o gerdûne, gelirken dolu dizgin,
Sevmiş iki rûh ufku görürler daha engin,
Simâları her lahza parıldar bu zafirle;
Gök her tarafından, donanır meş'alelerle!" dediği şairin bu olmalı işte..
O an sessizlik olmalı.. Sessizliğin musikisini dinlemelisiniz, o hafif rüzgarda hışırdayan zeytin yaprakları, kalbinizin ritmine eşlik etmeli sadece..
Ya da, Albioni'nin Adagiosu çalmalı derinden, güneş batarken.. Tüm gök ve deniz kızıla büründüğünde ise, Rodrigo'nun aranjuezi..
Yaşadığınızı anlamalısınız..
Hayatın ne kadar güzel, yaşamın ne kadar değerli olduğunu anlamalısınız..
Aşkı.. Aşık olmayı anlamalısınız..
Bir bakış, bir dokunuşla, sevişmenin ne demek olduğunu anlamalısınız..
Limonda güneşin batışını Hıncal'ın niçin yazamadığını anlamalısınız..