İki şey çok zor.. Bir peşin hükümlerle savaşmak.. İki, anlamamakta ısrar edenlere bir şeyi anlatabilmek..
Ben Halis Ağa olayına, sadece ve sadece Ayşe Arman yüzünden katıldım.. Bu ülkenin hele de aşk ve mutluluk konusunda sınır tanımayan gazetecisi Ayşe Arman da, geleneksel ahlakçı sürüsüne katılıp Halis Ağa ve Nazlıcan'a saldırınca, "Sen de mi" diye devreye girdim..
Girerken de iki soru sordum..
İki ayrı soru..
Birinci soru, benim "Halis Ağa ve Nazlıcan evliliğinden size ne" deyişime sözde yanıt olarak "Kendisine zemin hazırlıyor" diyecekler çıkacak biliyorum. Onların ağzını peşinen kapamak içindi..
"Benim kime âşık olabileceğime karar vermek kimin hakkı ve haddi" dedim..
Yani.. "Bu yazının benimle alakası yok. Ben zaten istediğime âşık olma hakkına sahibim. Bunu tartışmam bile.. Onu geçin.." dedim..
Sonra Ayşe'ye asıl sorumu sordum..
"Sen Halis Ağa'ya ve Nazlıcan'a mutlu olup olmadıklarını sordun mu?.. Sormadıysan, onları nasıl eleştirirsin. Mutlu olmak insanların en kutsal, en vazgeçilmez haklarındandır. Onlar mutluysa, yaptıkları kimseyi ilgilendirmez.. Sen 'Ben mutlu bir kadın ve mutlu bir anneyim sana ne' deyip beni susturmadın mı?.."
Şimdi bakın.. Ortada iki ayrı konu ve iki ayrı soru var..
Birisi aşk..
Aşk sınır tanımaz.. Ayşe bu konuda benimle ayni fikirde olduğunu nihayet açıkladı.. Ayrılığımız tarifinde..
Ayşe aşkı, "Aşk yapmak" diye tanımlıyor.. Making love yani.. Oysa benim tarifim, Aşka düşmek.. Falling in love..
Ben "Aşk için sözlük anlamında sevişmek gerekmez.. İnsan hatta karşısındakinin haberi olmadan da âşık olabilir" diyorum.. Ben "Bazen iki elin dokunması, bir saçın okşanması, gözlerin içine bakılması bile sevişmektir" diyorum..
Ayşe ille de yatakta kan ter içinde birleşmenin sevişmek, ötesinin nerdeyse aptallık olduğu iddiasına devam ediyor.. Böyle sevişilmezse, aşktan söz edilemeyeceğini anlatıyor.. Yani bir kadın, bir vibratöre âşık olabilir, ama diyelim herhangi bir engelliye âşık olamaz..
Sevgili Ayşe.. Demek sen "Aşk" denen şeyi bugüne dek yaşamamışsın" dersem sakın gücenme.. Aşk sandığın heyecanlar yaşadığın, yaşamakta devam ettiğin kesin. Bir şey demem.. Ama aşk!.. Yapma!.. Aşk o kadar ucuz değil!.. Pazarlığı da yoktur.. Hatta en güzel aşklar, tarihe geçenler, roman, oyun, sinema, klasik olanlar, imkansız olanlardır..
Aşk deyince dünyanın aklına Romeo ile Jülyet gelir mesela..
Romeo, Jülyet'le yattı mı Ayşe?.. Aşkları uğruna öldüler onlar.. Aşkın simgesi oldular.. Ama senin anladığın gibi bir sevişme hiç olmadı aralarında..
Oysa bana sorarsan, dünya tarihinin en güzel sevişmesidir, balkondaki gecelikli Jülyet'le balkonun altındaki Romeo'nun fısıldaşmaları.. Sonra balkona tırmanan Romeo'nun Jülyet'e sarılması ve öpmesi, bir sevişme destanıdır..
Bir fısıldaşmanın, bir dokunmanın, öpüşmenin en güzel sevişme olabileceğini hiç düşündün mü Ayşe?.. Düşünmemişsen, tadına varmamışsan, çok şey kaçırmışsın hayatında..
Yazık!..
***
İkinci soru, yani Mutluluk konusunu anlamamakta direnen ve bu konuda yazdıklarımı, ısrar ve inatla, Aşk yazılarımla karıştıranlara da son bir yanıt vereceğim tabii.. Salıya..