"Çeşme'de harika günler" diye yazıyoruz, bugün üçüncüsü.. Yani az daha devam etsek Henry (Sexus) Miller'in 'Clichy'de Sakin Günleri'ne döneceğiz.. Bizimkiler Miller'inkiler kadar sakin(!) olmasa da..
Pazar veda günüydü, Cuma öğleden sonra başlayan keyifli hafta sonunun..
Çeşme'ye veda nerde edilir?.. Alaçat Kırevi'nde kahvaltıyla.. Plan o.. Körün istediği bir göz.. Cumartesi bizim otele Kerem düşmez mi?.. Milyonlara İddaa oynatan Kerem.. Temmuz sonu baş göz ediyoruz, gene bizim Zeyno ile.. Ayşe'nin, hani 'Erkek düz ve basittir' diyen, pek erkek görmemiş Ayşe var ya, onun ablası.. Bir yerde tanışmalarına sebep oldum sayılır. Düğünde hem kız, hem erkek tarafı olacağım, işim zor. Kerem Zeynep'e Alaçatı'da evlenme teklif etmiş, düğünü de orda yapmaya karar vermiş romantik çocuklar.. Ön çalışmalar için gelmişler.
"Hıncal ağbi, Kırevi'nde kahvaltıya bekliyoruz, Pazar sabahı" dedi, Kerem.. Ağbimler, Muzolar ve Ünallar buluştuk Kırevi'nde 11 gibi ki, Ayşe Nur ile Destina sofrayı hazırlamışlar bile.. Bir baktım koca bir tabak acur.. Bir Kilis'te meşhurdur acur, tüm çocukluğum boyunca yedim, bir de Alaçatı'da.. Hemen acur tabağına en yakın koltuğa oturdum ve kimseye tattırmadan, hepsini yuttum adeta.. Asıl köy kahvaltısını yazmayayım ki, ağzınız sulanmasın.. Vay, vay, vay!..
O sırada bahçe kapısı açıldı içeri Haşo da girdi.. Bütün gece direksiyon sallayıp gelmiş, İstanbul'dan. Kırevi onun yazlık ikametgahı.. Bahçeye açılan oda onun.. Resmen inzivaya çekiliyor orda.. Mutfağa girip yemek pişirmek dahil, canı ne isterse yapıyor..
Dostlar harika.. Ayşe'yle Destina'nın köy kahvaltıları harika.. Hava da harika.. O çöl sıcaklarında dışarda oturuyoruz, bir gölgeliğin altında.. Ama öyle tatlı bir rüzgar var ki, insanın sadece tenini değil, ruhunu da okşayan..
Modern Folk'un bizim Yaşamdan Dakikalar'ın son programındaki açış türküsünü yaşıyoruz resmen..
"Serin esen rüzgâr
Çiçek kokan kırlar
Bekler bizi arkadaşlar
Yolculuk var!.."
Yolculuk var gerçekten.. O kahvaltı bitecek ve ben havaalanına doğru yola çıkacağım..
Bitti.. Dünya güzeli kahvaltım bitti.. Mühürü bir espresso ile koymak istedim, kahvaltının hemen üstüne leziz Türk kahvemi içtiğim için..
Bugüne dek içtiğim en güzel espressolardan biri geldi.. Hafif cafe lungo/ Uzun kahve havasında.. Ben öylesini severim zaten.. Daha fazla su olur, ayni miktar kahvede, bu yüzden biraz hafif olur. Fincanlar da cafe lungo fincanı zaten..
Sarılışmalar, öpüşmeler, en kısa zamanda yeniden buluşma sözleriyle vedalar..
Yörenin simgesi elektrik üreten o devasa direklerdeki pervanelerin altından geçerek, dünyalar güzeli Alaçatı'yı geride bırakıp otobana, beni bekleyen kent yaşamına çıkış..
Havaalanı.. İstanbul!..
Eve dönüş de güzel be..
Çiçeklerin rengarenk süslediği yemyeşil bahçeme girerken, Çeşme'deki harika günlere rağmen evimi özlediğimi hissediyorum..
Evim.. Benim tatlı evim!..
Yarın.. Biraz da gazetecilik yapalım!..